Tüm Yayınlar
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.12597/2099
Browse
Browsing by Rights "info:eu-repo/semantics/openAccess"
Now showing 1 - 20 of 1366
- Results Per Page
- Sort Options
Publication 1,2 DİMETİLHİDRAZİN İLE OLUŞTURULAN KOLON KANSERİ MODELİNDE ZEOLİT DESTEKLİ BESLENMENİN KANSER GELİŞİMİNE ETKİLERİ(2020-01-01) Kadriye AKGÜN DAR, Ayşegül KAPUCU, Serap KURUCA, Dilşad ÖZERKANAmaç: Çevre kirliliği ve 1,2-Dimetilhidrazin (DMH) gibi kimyasalmaddelere maruz kalan bitki ve hayvanlarla beslenmek insanlardaçeşitli hastalıklara yol açar. Bunlardan biri kolon kanseridir.Yapılan çalışmalarda DMH’in gastrointestinal sistemde birikerekorganların fonksiyonlarını bozduğu ve kansere yol açtığı görülmüştür.Zeolit, adsorbsiyon ve iyon değiştirme özelliği nedeniylebirçok alanda kullanılmakla birlikte özellikle tıpta kullanımı dayaygınlaşan aluminyum silikat yapısındaki bir volkanik mineraldir.Zeolitin en bilinen türü olan ve zararsız olduğu kanıtlananklinoptilolitin, insanlara oral yolla verildiğinde kana geçmediğive gastrointestinal sistemden feçes olarak atıldığı görülmüştür.Ayrıca insanlara oral yolla verilen klinoptilolitin, kanda çözünmedengastrointestinal sistemden geçtiği görülmüştürGereç ve Yöntem: Çalışmada sıçanlarda DMH ile oluşturulankolon kanserine klinoptilolit ile beslenmenin etkileri araştırılmıştır.Deneyde kontrol, klinoptilolit, DMH ve klinoptilolit+DMHgrubu olmak üzere 27 Wistar albino sıçan kullanılmıştır. On altıhafta boyunca DMH grubuna haftada bir DMH enjekte edilirken;klinoptilolit ve klinoptilolit+DMH grupları klinoptilolit ile beslenmiştir.Alınan tüm kolon örnekleri rutin preparasyon işlemlerindengeçirilerek, ışık mikroskobunda incelenmiştir. Ayrıca kolonkanserinde sık rastlanan Wnt-ß-katenin sinyal yoluna özgü ß-kateninantikoru ile immunhistokimyasal boyama yapılarak molekülerdeğişiklikler belirlenmiştir.Bulgular: DMH grubunda epitel hücrelerinin boylarında kısalma,nükleuslarında şekil değişiklikleri, kripta hücrelerinde büyüme,kan damarı ve bağ doku miktarında artış ve lökosit infiltrasyonugözlenmiştir. DMH+klinoptilolit uygulanmasının bu değişiklikleriazalttığı saptanmıştır. ß-katenin reaksiyon şiddeti sırasıyla DMH> klinoptilolit> kontrol > DMH + klinoptilolit olarak belirlenmiştir.Sonuç: Klinoptilolitin, hücre proliferasyonunu azaltarak DMH’ninolası toksik etkilerini azalttığı düşünülmektedir.Publication 1-(4-klorofenil)-3-metil-5-{4-[(2-metilfenil)metoksi]fenil}-1H- pirazol’ün Kristal Yapısı ve Hirshfeld Yüzey Analizi(2022-01-01) Abdullah AYDIN, Nefise ÖZÇELİK, Mehmet AKKURT, Sümeyye TURANLI, Erden BANOĞLUBu çalışmanın amacı, 1-(4-klorofenil)-3-metil-5-{4-[(2-metilfenil)metoksi]fenil}-1H-pirazol bileşiğinin X- ışınları tek kristal kırınım yöntemi ile kristal yapısının ve Hirshfeld yüzey analizinin araştırılmasıdır. Kapalı formülü C24H21ClN2O olan bu bileşikte; 4-klorofenil, 2-metilfenil ve benzen halkaları, 3-metil-1H-pirazol halkasına göre sırasıyla 59.8 (2), 25.2 (2) ve 45.6 (2)°’ lik dihedral açılarıyla yönlenmektedirler. Moleküller, moleküler paketlemenin dengelenmesine katkıda bulunmak için moleküller arası C–H ··· π etkileşimleriyle bağlanmıştır. Ayrıca bileşikteki supramoleküler etkileşimleri doğrulamak ve ölçmek için Hirshfeld yüzey analizi kullanılmıştır. Elde edilen veriler, kristal paketlemede en önemli katkıların H···H (%49.8), H···C/C···H (%27.6) ve H ··· Cl/Cl· ··H (%10.4) etkileşimlerinden kaynaklandığını göstermiştir.Publication 10 YAŞ GRUBU ÖĞRENCİLERİNİN FİNANSAL OKURYAZARLIK EĞİTİMİ İLE TÜKETİM VE TASARRUF DAVRANIŞLARI ARASINDAKİ İLİŞKİNİN ANALİZİ(2022-12-31) Salim ŞENGEL, Taylan AKGÜL, Basil OKOTH, Hüseyin YOLCU, Serpil ALTINIRMAK, Şirin ŞENGELGünümüzde yetişkinler kadar çocuklar da giderek karmaşık hale gelen ekonomik sistemde doğru kararlar verebilmelerini gerektiren bir çağda yaşamaktadırlar. Çocukların doğru finansal kararlar almalarını sağlamak için çocuklara finansal bilgi ve beceri kazandırılmasının kritik ve acil bir ihtiyaç olduğu pek çok araştırmacının ortak görüşüdür. Çocuklar için finansal eğitim programı hazırlanırken cinsiyet, ırk, yaş, eğitim düzeyi vb. birçok faktör dikkate alınmalıdır. Ayrıca eğitim programlarının çocukların yaşam boyu kullanabilecekleri finansal bilgi ve becerileri içerecek şekilde yapılandırılmaları önerilmektedir. Erken yaşlarda kazanılacak/kazandırılacak doğru tüketim alışkanlıkları ve tasarruf bilinci ile ülkemiz kalkınmasına katkı sağlanabilir. Bu çalışmanın amacı, 10 yaş grubu öğrencilerinin finansal okuryazarlık eğitimleri ile tüketim ve tasarruf davranışları arasındaki ilişkinin ortaya konulmasıdır. Araştırmada Eskişehir ili Tepebaşı ve Odunpazarı ilçe merkezinde Mustafa Kemal İlkokulu, Dumlupınar İlkokulu ve Şehit Mustafa Türker İlkokulu’na 4. Sınıfta öğrenim gören (10 yaş grubu) toplam 122 öğrenciden bir çalışma grubu oluşturulmuştur. Araştırma yarı-deneysel bir çalışma olarak yürütülmüştür. Bu doğrulta her üç okulda deney ve kontrol grupları oluşturulmuştur. Deney gruplarına araştırmacılar tarafından hazırlanan finansal okuryazarlık eğitim modüleri doğrultunda toplam 300 dakika (10 modül) eğitim verilmiştir. Araştırma sonunda deney grubunda bulunan öğrencilerin finansal okuryazarlık eğitimleri ile tüketim ve tasarruf konularında bilgi ve becerilerinin arttığı gözlenmiştir.Publication 1673-1850 Tarihleri Arasında Narh Kayıtlarına Göre Kastamonu’da Un ve Unlu Mamul Fiyatları(2019-03-01) Murat FİDANSosyo-kültürel ve hukukî açıdan önemli bilgi ve veriler içeren Osmanlı mahkeme kayıtları,geçmişin birikimini günümüze yansıtan kıymetli yazılı kaynaklardandır. Belli bölgelerde yer alanhukukî, idarî ve iktisadî yaşantıya ait bu kayıt defterleri yerel farklılıkları ortaya koymasının yanısıra tüm bölgelere ait kayıtların gözlenmesi ile birlikte ülke geneline ait tespitlerin de oluşmasınısağlamaktadır. Bu çalışmada benzer kayıtlar ışığında Kastamonu Vilayetindeki ekonomikfaaliyetlerin seyri incelenmiştir. 1673 / 1850 tarihleri arasında Kastamonu’da devletin resmiolarak belirlemiş olduğu unlu mamullere ait narh seviyeleri, Kastamonu Şer‘iyye Sicillerinde yeralan verilere göre tespit edilmiştir.Emtia fiyatlarını belirlemeye yönelik belirlenen narh, resmi belge niteliği taşıdığı için kayıt atınaalınmıştır. Bu kayıtlar, Kastamonu Vilayetinde emtia fiyatlarının belirlenmesi açısındanönemlidir. Çünkü bu fiyatlara bakarak Osmanlı’da 17. ve 18. yüzyılda ortaya çıkan siyasî, askerîve sosyal gelişmelerdeki istikrasızlıkların yansımalarını görmemiz mümkün olabilmektedir.Osmanlı Devletindeki bu gelişmeler, paranın değerinin düşmesine, buna karşılık fiyatlarınyükselmesine, kısacası enflasyona yol açmıştır. Kuşkusuz bu durumdan Kastamonu Vilayeti deetkilenmiştir. Kastamonu Vilayetinde belirtilen tarihler arasında ifade edilen istikrasızlığın unlumamul fiyatlarına yansıması, bu çalışma neticesinde ortaya konulmuştur.Publication 18. Yüzyıl İstanbul’unda Mahallelilik Bağlamında Müslim-Gayrimüslim İlişkileri(2023-06-15) M. Tarık KARAOSMAN, Alaattin DOLUBu çalışma 18. yüzyılda İstanbul mahallelerinde meskûn olan gayrimüslim ve Müslümanlar arasındaki ilişkileri mahallelilik ekseninde ele almaktadır. Bu ilişkilerin tespiti İstanbul Ahkâm Defterleri ile İstanbul Şer‘iyye Sicilleri vasıtasıyla gerçekleştirilmiştir. 18. yüzyılda İstanbul’da beş yüz bin kişinin yaşadığı tahmin edilmektedir. Bu nüfus içinde gayrimüslimlerin oranı ise 1740 tarihindeki cizye evrakı sayımına göre yaklaşık %42 civarındadır. 1776 yılı haraç gelirlerine göre ise bu oran %28’dir. İstanbul’da dinî ve etnik mensubiyet veya aynı işkolu ve belirli bir zümreye tabi olma gibi etkenler mahalleyi bir araya getirmiştir. Müslümanlar ile gayrimüslimler bu mensubiyet çerçevesinde yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Böylece mahalle ile cemaat kavramı birbiriyle kesişmiştir. Neticede İstanbul’da Ermeni, Rum, Latin veya Hristiyan ve Yahudi olarak tesmiye edilen mahalleler teşekkül etmiştir. Osmanlı şehri zamanla kendine has özellikler kazanarak gelişirken 17. ve 18. yüzyıllar bu özelliklerin en belirgin olduğu dönemlerdir. Osmanlı mahallelerine de yansıyan bu durum cemaatler arası ilişkilerin örneklendirilmesi açısından önemlidir. Zira bu dönemde İstanbul mahallelerinde karışık yaşamın görüldüğü pek çok yer bulunmaktaydı. Bununla beraber gayrimüslimlerin Müslüman mahallelerinde meskûn olmalarının bazı sınırları vardı. Bu sınırlar kültürel ve dinî farklılıkların sonucu olarak ortaya çıkarken, mahallelerin sınırlarını da fizikî olarak da belirlemekteydi. Osmanlı mahallelerinde sorumluluk bilinci ve mahallelinin sosyal kontrol işlevine dair yapılan çalışmalar çoğunlukla Müslümanlar nezdinde irdelenmiştir. Bu çalışmada gayrimüslimlerin komşuluk ilişkileri ele alınırken onların Müslüman mahallelerinden ihracı meselesine değinilmektedir. Böylece mahallelerdeki kural ve kaidelerin İstanbul’daki müslim-gayrimüslim ilişkilerini nasıl etkilediği incelenmiştir. Bu ilişkilerde mahallelinin takındıkları tavır, benimsedikleri anlayış ve bu anlayışın gayrimüslimlere yansıması arşiv kaynaklarından örneklerle anlatılmıştır. Nitekim mahalleli açısından kişilerin hüsn-i halleri ve güvenilir olup olmadıkları aynı mabedin çatısı altında olmakla eş tutulabilmekteydi. Bu nedenle Müslüman mahallelerinde ya da cami/mescit etrafında veya yakınında oturan gayrimüslimlerin konumları hem sosyal düzenin sağlanması hem de cami cemaatinin azalması nedeniyle bir sınır olarak düşünülmüştür. Osmanlı şehirlerinde sosyal düzeni sağlamak için komşular arasında gerçekleştirilen kefalet sistemi, her türlü gayriahlaki ve güvenlik tehdidine karşı onları birlikte hareket etmeye sevk etmekteydi. Otoriteden kanun yoluyla alınan yetki mahallelide mesuliyet bilincini ortaya çıkarmıştır. Bu sistemin dışına çıkanlar mahalleden veya mensubiyeti olduğu mekândan, mesuliyet bilincine ve mahallenin asayişine halel getirdikleri gerekçesiyle ihraç edilirlerdi. En küçük idari birim olarak mahallenin sakinleri için aynı ibadethane etrafında gelişen bu dayanışma ihtiyacı sosyal hayatı muhafaza etmek için gereklidir. Bu durum ise kişilerin kendi dindaşları veya cemaatleriyle birlikte yaşama arzusuyla şekillenmekteydi. İlaveten Osmanlı şehirlerinde gayrimüslimlerle Müslümanların mahallelilik mesuliyeti benzer davranışlar sergilemektedir. Hatta mahallenin düzenini bozanlara karşı mahalleler arası dayanışma gösterilmiştir. Mahalle veya cemaat önderinin önderliğinde mahalleli arasındaki sosyal nizamın sağlanmasıyla kişilerin su-i hal veya hüsn-i hal içinde olup olmadıkları tespit edilebiliyordu. Mahalleli ve yöneticiler açısından su-i hal durumunda olmanın pek çok sureti vardı. Bunun bedeli de mahalleli tarafından mahalleden ihraç olarak talep edilebiliyordu. Böylece kanun mahallede yaşayanları birbirine müteselsil kefil yapmakta ve su-i hal içinde olanların mahalleden ihracını ve cezalandırılmalarını sağlamaktadır. Neticede bu çalışma gayrimüslimlerin Müslüman mahallesindeki konumlarını sorgularken mahallelerdeki su-i hal durumunu çeşitli yönleriyle ele almaktadır.Publication 1921 ANAYASASI’NIN UYGULANMASINA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME VE TESPİTLER(2021-01-01) Ercan ÇELEBİBilindiği üzere Osmanlı Devleti’nde demokratikleşme süreci ya da anayasacılık hareketleri Sened-i İttifakla başlamış, fasılalarla Tanzimat, Islahat, I. ve II. Meşrutiyet Dönemlerinde devam etmiştir. Kanun-i Esasi ile devletin kuruluşu düzenlenmiş, temel hak ve özgürlüklere yer verilmiş; bununla birlikte Padişahın yetkileri tam anlamıyla kısıtlanamamıştır. Anayasal gelişmeler II. Meşrutiyet Dönemi’nde de devam etmiş; yasama, yürütme ve yargı kuvvetleri Padişahın müdahale alanından çıkarılmıştır. 12 Ocak 1920’de İstanbul’da toplanan ve Misak-ı Millî’yi kabul eden Osmanlı Mebusan Meclisi, 16 Mart 1920’de İstanbul’un işgalini müteakip dağıtılmış ve üyelerinin bir kısmı Malta’ya sürgün edilmiştir. Bu durum karşısında Mustafa Kemal Paşa 19 Mart 1920 tarihinde bir beyanname yayımlayarak, yapılacak seçimlerden sonra “salâhiyat-ı fevkalâdeye malik bir meclisin” Ankara’da toplanacağını duyurmuştur. Bu çağrı üzerine gerçekleştirilen seçimlerden sonra 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi Ankara’da açılmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yerine getirdiği en önemli görevlerden bir tanesi de, 20 Ocak 1921 tarihinde 1921 Anayasası’nı kabul etmiş olmasıdır. 1921 Anayasası ise temel hak ve özgürlükler, yargı kuvveti ve anayasa değişikliği hususunda izlenecek usuller gibi bölümlere yer vermemiş, 23 maddeden oluşan çerçeve bir Anayasa’dır. 1921 Anayasası, Türkiye Cumhuriyet Devleti’nin kuruluşunu hukukî bir zemine oturtması ve egemenliği millete vermesi bakımlarından önemlidir. Ancak 1921 Anayasası’nın ilgili maddelerinin hemen uygulanması, dönemin şartlarına göre mümkün olmamıştır. Bu durum Canik (Samsun) Mebusu Ahmet Nafiz Bey tarafından 18 Haziran 1921 tarihinde, 1921 Anayasası’nın bazı maddelerinin neden tatbik edilmediğine dair bir sual takririni Meclis Riyaseti’ne vermesine neden olmuştur. Bu çalışmada 1921 Anayasası’nın uygulanması/uygulanabilirliği sorunu, Anayasa’da yer alan milli egemenlik ve mülkî idareye ilişkin maddeleri göz önünde bulundurularak irdelenmeye çalışılmıştır.Publication 1999 Marmara Depremi ve Güneş Tutulmasının Naive Bayes Sınıflayıcısı ile İstatistiksel Analizi(2021-01-01) Muna Omar Adelsalam ALGAHANI, Seçil Karatayİyonosfer, atmosferin 50 ila 1000 km yükseklikleri arasında yer alan, güneşten gelen radyasyonla plazma durumuna iyonize olmuş, önemli bir katmanıdır. İyonosferik plazmanın en belirleyici parametresi, güneş, jeomanyetik ve sismik hareketlilikle ve güneş patlamaları, Güneş Lekelerinin Sayısı, güneş rüzgârı, jeomanyetik fırtınalarla değişkenlik ve bağlaşım gösteren elektron yoğunluğudur. Elektron yoğunluğunun ölçülebilir önemli bir niceliği de, iyonosfer ve üst atmosferin yapısını araştırmak için etkili bir yol sağlayan Toplam Elektron İçeriği’dir (TEİ). TEİ, bir ışın yolu boyunca elektron yoğunluğunun çizgi integrali veya bir ışın yolu boyunca toplam elektron sayısı olarak tanımlanmaktadır. İyonosferin uzamsal-zamansal değişkenliği, ayrıca, uzamsal-zamansal yönsemeler ve Yer’in manyetik alanındaki bozulmalar, yerçekimi dalgaları ve sismik hareketliliğin üst atmosfere ve iyonosfere bağlaşımından da etkilenmektedir. Bu değişkenliklerin bazıları iyonosferde belirli bir frekans, süre ve hızda yayılan dalga benzeri salınımlar üretir. Bu çalışmada, sismik, güneş ve jeomanyetik hareketliliğe bağlı olarak iyonosferde meydana gelen bozulmaların ve iyonosferin sakin olarak nitelendirilen durumundan sapmaların tespiti için Naive Bayes Sınıflandırıcısı kullanılmıştır. Naive Bayes Sınıflandırıcısı, Türkiye üzerinde konumlandırılmış Yerküresel Konumlama Sistemi (YKS) istasyonlarından 1999 yılında meydana gelen güneş tutulması ve Marmara Depremi periyodunca kestirilen TEİ verilerine uygulanmıştır.Publication 21. YÜZYIL BAŞINDA TÜRKİYE KAZAKİSTAN İLİŞKİLERİ(2019-02-01) Mustafa BOSTANCI, Taner LÜLECİSovyetler Birliğinin dağılması ile 1991’de bağımsızlığını kazandıktan sonra Kazakistan,uluslararası güç dengesini gözeten ve Nursultan Nazarbayev’in “çok yönlü dış politika”biçiminde tanımladığı bir dış siyaset izlemektedir. Rusya’yı önceliğine alan ve Çin ile deolumlu ilişkilerini devam ettirmek isteyen Kazakistan, aynı zamanda komşu ülkeler veABD ve Avrupa Birliği ülkeleriyle de yakın ilişkiler kurmak niyetindedir. Bütün bunlarınyanında Türkiye de Kazakistan için müttefik ve dost bir ülke konumundadır. Türkiye,Kazakistan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülkedir. Bu durum, yalnızca diplomatik bir ilişkibaşlatmanın ötesinde son derece önemli sembolik anlamlar taşıyan bir siyasi girişimolarak değerlendirilebilir. Türkiye’nin bu cesur davranışında uzun yıllardan beri OrtaAsya Türklerine duyulan sevgi ve özlemin rolü büyüktü. Maalesef, daha sonraki ilişkilerede bu duygusal yaklaşım damgasını vurmuş, Orta Asya cumhuriyetlerinin kültürel altyapısını ve mevcut durumunu anlamadan atılan adımlar kalıcı olmamıştır. Dolayısıylabağımsızlık sonrası gelişen ilişkiler 1993 sonrasında düşüş göstermiş, 2002’den itibarentekrar yükselişe geçen ilişkiler inişli-çıkışlı bir grafik çizmiştir. Özellikle 2016 sonrasıTürkiye’nin Türk Dünyasına ilgisinin artmasında, Orta Doğu politikasında yaşadığısıkıntılar sebebiyle alternatif coğrafyalara yönelime isteği ve MHP faktörü etkiliolmuştur. İki ülke ilişkilerinin gelişmesinde ortak tarihi, kültürel ve manevi bağlar önemlirol oynamıştır. Kazakistan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonra Türkiye ile imzalanançok sayıdaki anlaşmalarla çeşitli alanlardaki ilişkiler ve işbirliği esasları düzenlenmiştir.İki ülke arasındaki siyasi ilişkilerin gelişmesine paralel olarak Kazakistan, Türkiye’nin bölgedeki en önemli siyasi ve ekonomik ortaklarından biri haline gelmiştir. Özellikle AKParti’nin 2002’de iktidara gelmesinden itibaren ilişkiler büyük bir canlılık kazanmıştır.Antalya’da 2006’da yapılan Türk Zirvesi’nde Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile işbirliğialanında önemli adımlar atılmıştır. Yine Kazakistan Cumhurbaşkanı NursultanNazarbayev’in 2009 Ekim ayında Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyaret sırasında imzalananStratejik Ortaklık Anlaşması ile ilişkiler yeni bir boyuta taşınmıştır. Bu arada belirtmekgerekir ki Nazarbayev, Türk Dünyası liderliğine de oynamaktadır. Ülkesinde Kazakkimliğinin desteklenmesi ve devlet inşası çabasında bulunana Nazarbayev’in kimiicraatlarıyla Atatürk’ü örnek aldığı da söylenebilir. Bu bağlamda okullarda Kazakçadersleri konulmuş, yazılı ve görsel basında belli oranlarda Kazakça yayın yapmamecburiyeti ve bazı devlet görevlerinde atamalarda Kazakça bilmek şartı getirilmiş, bunailaveten Latin Alfabesine geçiş sağlanmıştır. Öte yandan, Başbakan Tayyip Erdoğan’ınMayıs 2012’de Kazakistan’a gerçekleştirdiği resmi ziyarette Yüksek Düzeyli Stratejikİşbirliği Konseyi (YDSK) kurulmuş ve Türkiye Kazakistan stratejik ilişkileri kurumsalbir çerçeveye oturtulmuştur. Günümüzde Türkiye ile Kazakistan arasındaki en önde gelenkonu, petrol boru hatlarıdır. Türkiye, enerji kaynaklarını çeşitlendirmek amacıylaKazakistan, Azerbaycan ve Türkmenistan’dan petrol ve doğalgaz ithal etmektedir. Bubağlamda Türkiye’nin Türk Cumhuriyetlerine yaklaşımının özellikle enerji ve ekonomimerkezli olduğu söylenebilir. Türkiye ile Kazakistan arasındaki ticaret hacmi 2017 yılıOcak-Eylül döneminde, toplam 2 milyar Dolara yaklaşmıştır. Hedef, ikili ticarethacminin 10 milyar Dolara yükseltilmesidir. Türkiye ile Kazakistan’ın bölgesel veuluslararası alandaki işbirliği de süratle gelişmektedir. Avrasya coğrafyasında huzur vebarışın tesis edilmesi için iki ülke öncülüğünde Türk Dili Konuşan Ülkeler Zirvesioluşturulmuş; Türk Konseyi’nin ve TÜRKPA’nın kuruluşunda Türkiye ile birlikteKazakistan önemli rol oynamıştır. Türk Cumhuriyetleri arasındaki kültürel ilişkileridüzenleyen kurum olan TÜRKSOY ise Türk Konseyi’ne bağlıdır. Kazakistan ayrıcaUluslararası Türk Akademisi’ne de ev sahipliği yapmaktadır. Eğitim ve kültür alanındakiişbirliği de iki ülke ilişkilerinin önemli bir boyutunu teşkil etmektedir. Hoca AhmetYesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi son derece önemli bir işlev görmektedir. Buçalışma, Kazakistan ile Türkiye arasındaki ilişkilerin analizini yaparak, AK Partidönemindeki ilişkilerin gerçek boyutunu tespit etmeyi amaçlamaktadır. Makaledeöncelikle, dönemin Türkiye ve Kazakistan’ın dış politikalarının temel özellikleriincelenecek, ardından da Türkiye ile Kazakistan arasındaki siyasi, sosyal, kültürel veekonomik ilişkiler özellikle AK Parti Hükümetleri dönemi esas alınarak aydınlatılmayave değerlendirilmeye çalışılacaktır.Publication 3B YAZICIDA ÜRETİLEN DÜZ DİŞLİ ÇARKLARIN RTV2 SİLİKONU KULLANILARAK ÇOĞALTILMASI(2021-04-01) Celal NAZLI, Fuat KARTAL, Arslan KAPTAN, Zekeriya YERLİKAYAEklemeli üretim olarak da bilinen üç boyutlu yazdırma, bilgisayar kontrolü altında bir nesne oluşturmak için bir nesnenin ardışık katmanlarının oluşturulduğu üç boyutlu bir nesneyi sentezlemek için kullanılan süreçleri ifade eder. Nesneler neredeyse her şekil veya geometriyi oluşturabilir. Başka bir elektronik veri kaynağından veya 3B modelden dijital model verileri kullanılarak oluşturulur. Bu çalışmada, üç boyutlu yazıcıda üretilen düz dişli çarkların silikon kalıplama tekniği ile kalıbı alınarak oluşturulmuş bir kalıba epoksi dökülerek bir parçanın çoğaltılması işlemi yapılmıştır. Tüm parçaların boyutsal doğruluğu, Bilgisayar Destekli Tasarım verileri, üç boyutlu yapılan parçalar ve silikon kalıplar kullanılarak çoğaltılan parçalar için karşılaştırma yapılmıştır. Deneysel çalışmalar ile başarılı imalat işlemleri gerçekleştirilmiştir. Diş üstü çapının %2,5 diş dibi çapının %5 ölçü farklılığı ile imal edilebildiği belirlenmiştir. Ölçü toleranslarının ortalama %5’e kadar müsaade edildiği imalat işlemlerinde ve restorasyon çalışmalarında başarılı bir şekilde kullanılabileceği ortaya konulmuştur. Profesyonel makine-teçhizat ve personele ihtiyaç duymadan gerçekleştirilebilmesi, çok sayıda imalat ihtiyaçlarını karşılayabildiği gibi bir defa kullanılabilecek tamir işlemleri için de uygulanabilir en ucuz metot olduğu belirlenmiştir.Publication 4+4+4 Sistemi Kapsamında İlk Kez 5. Sınıf Derslerine Giren Matematik Öğretmenlerinin Öğrenciler Hakkındaki Görüşleri(2019-12-01) Levent KARABIYIKOĞLU, Abdullah Çağrı BİBER4+4+4 eğitim sistemi, zorunlu eğitim sürecinde birçok yeniliği beraberinde getirmiştir. Budeğişikliklerin en başında 8 yıl olan zorunlu eğitimin 12 yıla çıkartılması gelmektedir. Ayrıca ikinci4 ile birlikte bir önceki öğretim yılına kadar ilkokulda sınıf öğretmenlerinin rehberliğinde 5 yılınıtamamlamayı bekleyen öğrenciler, bu yıldan itibaren kendilerini 5. sınıfta zorunlu eğitimin“ortaokul” kısmında ve farklı bir okulda bulmuşlardır. Üstelik artık derslerine branş öğretmenlerigirmektedir. Bu araştırmanın amacı, 4+4+4 sistemi ile birlikte ilk kez 5.sınıf matematik derslerinegiren ilköğretim matematik öğretmenlerinin öğrenciler hakkındaki düşüncelerini belirlemek,öğretmenlerin ilgili görüşleri ile cinsiyet ve mesleki tecrübeleri arasında ilişki olup olmadığınıincelemektir. Özel durum çalışması yöntemi kullanılan araştırmanın katılımcılarını, Kastamonu ilmerkezindeki devlet ortaokullarında 5. sınıf matematik öğretmeni olarak görev yapan 45 matematiköğretmeninden oluşmaktadır. Araştırma kapsamında elde edilen veriler içerik analizi yönteminegöre incelenmiştir. Araştırma sonucunda; çalışmaya katılan matematik öğretmenlerinin büyük birkısmının 5.sınıf öğrencilerinin seviyesine inebilme konusunda kendilerini başarılı buldukları ve5.sınıflarda matematik derslerine branş öğretmenlerinin girmesi gerektiğini düşündükleri, sınıfhâkimiyeti sağlamada erkek öğretmenlerin bayanlara göre daha fazla zorlandıkları söylenebilir.Ayrıca öğretmenler 5.sınıfları diğer sınıflara göre daha samimi bulduklarını, öğrencilerin çocuksudavranışlar sergilediklerini, buna rağmen ödevlerine daha çok önem verdiklerini ve öğrencilerin ençok sayılarla ilgili konularda zorlandıklarını belirtmişlerdir.Publication 4-6 Yaş Grubu Çocukların Sosyal Becerileri ve Teknoloji Kullanımları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi(2020-09-01) Atila ÇAĞLAR, Fatma ÖZCAN, Serpil PEKDOĞANBu araştırmanın amacı okul öncesi eğitime devam eden 4-6 yaş grubu çocukların sosyal becerileri ile teknolojikullanımları arasındaki ilişkinin incelenmesidir. Araştırmanın çalışma grubunu 4-6 yaş aralığında olan 298 çocukoluşturmaktadır. Araştırmada veri toplama aracı olarak Sosyal Becerileri Değerlendirme Ölçeği, Okul Öncesi ÇağındakiÇocukların Teknoloji Kullanımı Hakkındaki Ebeveyn Görüşleri Anketi ve kişisel bilgi formu kullanılmıştır. Verilerinanalizinde değişkenler arasındaki ilişkiyi incelemek için Spearman’s Brown sıra farkları korelasyon katsayısı analiztekniği kullanılmıştır. Araştırmanın sonucunda çocukların sosyal becerileri ile ebeveynlerin çocukların teknolojininkullanımına yönelik önerileri arasında düşük düzeyde pozitif ve negatif yönlü ilişkiler olduğu görülmüştür. Bulgulardoğrultusunda çeşitli önerilerde bulunulmuştur.Publication 48-72 aylık okul öncesi dönem çocuklarının öz düzenleme becerileri ile istendik ve istenmedik anne tutumları arasındaki ilişkilerin incelenmesi(2022-05-01) Bahar GÜMRÜKÇÜ BİLGİCİBu çalışmanın amacı 48-72 aylık çocukların annelerinin algıladıkları istendik ve istenmedik anne tutumları ile çocukların öz düzenleme becerilerini ve bu değişkenler arasındaki ilişkileri incelemektir. Araştırma ilişkisel tarama modelindedir. Çalışma grubunu 208 okul öncesi dönem çocuğu ve bu çocukların anneleri oluşturmaktadır. Veri toplama aracı olarak “Demografik Bilgi Formu”, “4-6 Yaş Çocuklarına Yönelik Öz Düzenleme Ölçeği (Anne Formu)” ve “İstendik/İstenmedik Anne Tutum Ölçekleri” kullanılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, kız çocukların öz düzenleme becerileri erkek çocuklara göre daha yüksek olup, istendik ve istenmedik anne tutumları çocuğun cinsiyetine göre değişmemektedir. Çalışmayan annelerin çocuklarının öz düzenleme becerileri, çalışan annelerin çocuklarının öz düzenleme becerilerine göre çalışma belleği ve engelleyici kontrol-davranış alt boyutlarında daha yüksek iken diğer öz düzenleme alt boyutlarında annelerin çalışma durumu anlamlı bir fark yaratmamaktadır. Çalışan annelerin istendik anne tutumları çalışmayan annelere göre daha düşüktür ve istenmedik anne tutumları annelerin çalışma durumuna göre değişmemektedir. Çocukların okul öncesi eğitime devam süresi öz düzenleme alt boyutlarından sadece dikkat alt boyutunda bir artışa neden olmuştur. İstendik anne tutumları çocukların okul öncesi eğitime devam süresine göre değişmezken, okul öncesi eğitime hiç devam etmemiş çocukların annelerinin istenmedik anne tutumları okul öncesi eğitim almış çocukların annelerine göre daha yüksektir. İstendik anne tutumları ile çocukların öz düzenleme becerileri arasında pozitif, istenmedik anne tutumları ile çocukların öz düzenleme becerilerinden dikkat ve engelleyici kontrol-davranış alt boyutları arasında negatif yönlü korelasyon bulunmaktadır. Çocukların öz düzenleme becerilerini yordayan değişkenin istendik anne tutumları olduğu belirlenmiştir.Publication 7. Sınıf Öğrencilerinin Bilimsellik Değerine İlişkin Zihinsel Modellerindeki Değişim(2018-07-01) Duran AYDINÖZÜ, Ufuk SÖZCÜBu çalışmanın amacı ortaokul öğrencilerinin bilimsellik değerine ilişkin zihinsel modellerindeki değişimi belirlemektir. Araştırmanın çalışma grubunu Kastamonu il merkezindeki üç ortaokulda 7.sınıfta öğrenim gören 311 öğrenci oluşturmaktadır. Çalışmada yöntem olarak zayıf deneysel desenlerden tek grup ön test-son test desen modeli kullanılmıştır. Veri toplama aracında öğrencilerden metafor oluşturmaları ve çizim yapmaları istenmiştir. Elde edilen veriler ışığında öğrencilerin zihinsel modelleri ve bu modellerdeki değişim tespit edilmiştir. Sonuç olarak; öğrencilerin bilimsellik değerine ilişkin metafor, çizim ve zihinsel model oranlarında artış yaşandığı gözlenmiştir. Ulaşılan sonuçlar doğrultusunda çeşitli öneriler geliştirilmiştir.Publication 8.SINIF FEN BİLİMLERİ ÖĞRETİM PROGRAMININ VE 2019, 2020 YILLARINA AİT LGS SORULARININ SOLO TAKSONOMİSİNE GÖRE İNCELENMESİ(2021-06-01) Mehmet Altan KURNAZ, İlyas ACET, Azize ACETBu araştırmada 8.sınıf fen bilimleri öğretim programı ve 2019-2020 yıllarına ait liseye geçiş sınavı soruları SOLO taksonomisine göre analiz edilmesi amaçlanmıştır. Doküman inceleme yöntemi kullanılarak yapılan araştırmada sorular ve kazanımlar fizik, kimya, yer bilimleri ve biyoloji alanlarına ayrılarak incelenmiştir. Alanlara ait kazanımların ve sınav sorularının SOLO ortalaması hesaplanmış ve karşılaştırılmıştır. Öğrencilerin bir üst öğrenime hazırlanmasında ve ölçülmesinde yetersizlik olduğu ve kazanımlarla soruların farklı bilişsel seviyelere eşit dağılmadığı tespit edilmiştir. Buna göre öğrencilerden edinmeleri beklenen kazanımlarla ölçülen kazanımların kısmen uyumlu olduğu söylenebilir. Bu durum bir üst öğrenime geçiş yeterliliğinin ölçülmesinde eksiklik olarak görülebilir. Sınavlarda tüm bilişsel seviyelere yönelik sorulara kazanımlarla uyumlu şekilde yer verilmesi önerilebilir.Publication A Case of Apocrine Sweat Gland Adenocarcinoma In A Tabby Cat(2021-06-01) Elif DOĞAN, Ayşe Başak KAPÇAK, Funda TERZİIn this report, clinical, radiological, macroscopic and histopathological findings of apocrine sweat gland adenocarcinoma are presented in a 13-year-old male tabby cat. In clinical examination, soft tissue masses were detected in the caudal abdomen and left tuber coxae. Upon radiological examination, subcutaneous masses with the appearence of soft tissue contrast were detected and the masses were surgically removed under general anesthesia. The sizes of the masses were approximately 2x2x3 cm in the caudal abdomen and approximately 1x1x2 cm in the tuber coxae region. The cross-section of the mass was whitish-yellow in color. After the masses were fixed in 10% formaldehyde solution, a routine histopathology procedure was applied. In histopathological examination, apocrine sweat glands in a cystic structure and extensions from the center of the cyst to the lumen were determined, and anisonucleosis, anisocytosis and anaplastic cells with giant nuclei were observed in the epithelial cells of the gland facing the lumen. A diagnosis of papillary-cystic type apocrine sweat gland adenocarcinoma was made with these findings.Publication A Case of Fungus Ball in the Nasal Cavity Imitating a Rhinolith(2023-02-24) Fatma ATALAY, Ebru EROL UZUNOĞLUFungus balls are a chronic and non-invasive fungal infection. Despite being relatively common in the paranasal sinuses, they are rare in the nasal cavity. The etiology of fungus balls in the nasal cavity is unknown. Fungus balls generally develop slowly and asymptomatically. When symptomatic, they can cause symptoms similar to those of chronic sinusitis or intranasal masses, such as nasal obstruction, nasal and post- nasal discharge, head and face pain, and smell perception disorders. The preferred treatment of fungus balls in the nasal cavity is functional en- doscopic sinus surgery and debridement. This case report describes a 50-year-old woman operated with a preliminary diagnosis of rhinolith but finally diagnosed with fungus ball as a result of histopathological examination.Publication A Case of Nasal Myiasis in a Patient with Intestinal Type Sinonasal Adenocarcinoma(2022-02-01) Sinan KÖYCEĞİZ, Atahan AĞRILI, Ayhan KARS, Fatma ATALAY, Mustafa Sıtkı GÖZELERMyiasis is an infestation caused by fly, mosquito or midge larvae settling on animals or humans and feeding on dead or living tissues or nutrients digested by them. Myiasis of the nasal cavity is an uncommon entity. It may particularly be encountered in individuals with low socioeconomic levels in need of care or against a background of malignancy, but is very rare in healthy individuals. While there is no clear algorithm, daily endoscopy-guided debridement with saline irrigation will be beneficial in treatment. We report a case of nasal myiasis in an 82-year-old male patient reported as intestinal type sinonasal adenocarcinoma following biopsy taken from a mass completely filling the nasal cavity two years previously, but who had received no treatment during that time.Publication A Case Study for the Use of Technology Supported Graphical Organizers in Preschool Children’s Problem Solving(2021-04-01) Selçuk ÖZDEMİR, Ekmel ÇETİNThe purpose of this study is to integrate preschool children into problem-solving activities, which include graphical organizers such as fishbone diagram, brainstorming and flowchart as cognitive tools in an information technology supported environment. Accordingly, a specific software that prepared based on problem-solving and algorithmic thinking in preschool education was used. Case study method was employed in order to state children’s use of graphical organizers, their participation to the classroom interaction and their problem-solving cases. 28 preschool children participated in this study from a public school in Ankara/Turkey. Classroom interaction video records, and flowcharts prepared by children are data collection tools. The results revealed that, problem-solving activities prepared with graphical organizers and ICT-supported environment are appropriate for preschool children. Children actively participated to the activities of understanding the problem, examining the cause-effect relations, producing alternative solutions to problem activities, and they expressed their thoughts.Publication A Comparative Analysis of Two English Coursebooks in Terms of Cultural Elements (Headway and English File)(2021-04-01) Özlem FAKAZLI, İlknur BAYTARThe current study aimed to do a comparative analysis of the cultural elements in two different English coursebooks (Headway and English File), which are commonly used for teaching English as a foreign/second language. With this purpose in mind, all the activities in Headway and English File were examined to find out how the cultural contents are represented. The study was designed as qualitative research, and the document analysis method was utilized as a data collection tool. The data collected in the coursebooks were evaluated through the content analysis method. As a result of the content analysis, it was revealed that more cultural elements were found in English File compared to the number of the cultural items found in Headway. Although the results varied, the study generally concluded that target cultural elements were dominant in two coursebooks. More specifically, target culture ranked the first, followed by international and local culture respectively in both coursebooks. To sum up, it was indicated that the elements of target culture were included more in these coursebooks. Based on the findings, it can be suggested that not only target culture but also other world cultures should be integrated into the coursebooks in order to enhance learners’ intercultural competence.Publication A comparative evaluation of hematological and biochemical parameters between the italian mullet mugil cephalus (Linnaeus 1758) and the turkish mullet chelon auratus (risso 1810)(2020-01-01) Fazio F., Saoca C., Acar Ü., Tezel R., Çelik M., Yilmaz S., Kesbiç O., Yalgin F., Yiğit M.; Murat YİĞİT, Rifat TEZEL, Ferhat YALGIN, Osman Sabri KESBİÇ, Murat ÇELİK, Francesco FAZIO, Ümit ACAR, Sevdan YILMAZ, Concetta SAOCA; Fazio, F, Saoca, C, Acar, U, Tezel, R, Celik, M, Yilmaz, S, Kesbic, OS, Yalgin, F, Yigit, MThis study aimed to carry out a comparative evaluation of the hematological profile (erythrocyte count, hemoglobin concentration, hematocrit, and Wintrobe index parameters such as mean corpuscular volume, mean corpuscular hemoglobin, and mean corpuscular hemoglobin concentration), in addition to certain biochemical parameters (aspartate aminotransferase, alanine aminotransferase, alkaline phosphatase, lactate dehydrogenase, serum total protein, albumin, glucose, total cholesterol, and triglycerides), in the Italian mullet Mugil cephalus (Linnaeus 1758) and the Turkish mullet Chelon auratus (Risso 1810). Accordingly, two groups of fish were used in this study: 30 flathead grey mullets, M. cephalus, caught in Lake Faro, Italy, and 30 golden grey mullets, C. auratus, caught in the estuarine channel system of Köyceğiz–Dalyan, Turkey. Statistical evaluations (unpaired t-test) revealed that there were no significant differences in weight or total length values between the two mullet groups. However, the differences between all the evaluated blood parameters (except alanine aminotransferase) between the Italian and the Turkish mullet were significant (P < 0.0001). The present study demonstrated that there were significant hematological and biochemical differences between the Italian (M. cephalus) and the Turkish (C. auratus) mullet. Our findings also contribute to expanding the knowledge on the hematology and biochemistry of two different species of mullet originating from two different habitats. Since the evaluation of blood parameters represents an essential tool in examining the effects of environmental conditions on fish physiology and, consequently, on fish health status, further research in this field is encouraged and would be very useful.