Browsing by Author "Temel SARIYILDIZ"
Now showing 1 - 11 of 11
- Results Per Page
- Sort Options
TRDizin Determination of Changes in Soil Organic Carbon and Total Nitrogen Stocks under Different Stand Age of Kazdağı Fir (Abies nordmanniana subsp. equi-trojani (Steven) Spach)(2020-12-01) Gamze SAVACI; Temel SARIYILDIZMost of the carbon in forest ecosystems is stored in the forest litter and in the soil. Soil organic carbon (SOC) and total nitrogen (TN) stocks are, however, highly variable. Forest carbon stocks and fluxes vary with forest age, and relationships with forest age are often used to estimate fluxes for regional or national carbon inventories. Therefore, it is extremely important to determine the effect of stand age on SOC and TN stocks and the amount of tree species on the distribution. The objective of this study was to estimate SOC and TN stocks of Kazdağı fir (A. nordmanniana subsp. equi-trojani (Steven) Spach) in the northwest (Ilgaz) and northeast (Inebolu) of Kastamonu. Three sites of fir stand, aged 38, 57, 60, 66, 90, 100, 183, 250, 283 and 306 years were selected in pure fir forests. The results showed significant differences in the amounts of forest litter, SOC and TN stocks among the different stand ages. Kazdağı fir stands older than 100 years had much higher forest litter than the younger fir stands. The highest amount of forest litter was under the 306 years old fir stands (30.3 Mg ha-1) while the lowest amount of forest litter was under the 100 years old fir stands (3.95 Mg ha-1). When 0-30 cm soil depth was considered, the fir stands aged 100 and over generally showed higher SOC stocks than the fir stands younger than 100 years old, with the exception of 38 and 57 years old fir stands which had the highest SOC (166.7 Mg C ha-1). Similarly, for TN stocks, it was also seen that the fir stands aged 100 or over had higher TN stocks than the fir stands younger than 100 years old. Our results have indicated that the forest litter, SOC and TN stocks of fir stands are more dependent on stand age. Our results have indicated that the forest litter, SOC and TN stocks of fir stands are more dependent on stand age. Keywords: Carbon and nitrogen sequestration, natural forest, stand age, soil depth, Kastamonu.TRDizin Effects of Iron-Steel Factory and Dense Traffic on Leaf Chemical Compounds of Six Tree Species in Turkey(2018-12-01) Temel SARIYILDIZ; Gamze SAVACI; Nezahat TURFANAim of study: Tree planting can play an important role in improving the quality of the urban environment. On the other hand, air pollutants can affect growth and health of trees. We studied the impacts of air pollution caused by the iron - steel factory and dense traffic on leaf chemical composition and also tree tolerance to the air pollution using six tree species (Maple, Ash tree, Cypress, Black pine, Sycamore and Aspen).Material and Methods: The fresh leaf and needle sampling was carried out in April and July, and analyzed for photosynthetic pigments, peroxidation level, hydrogen peroxide, enzymatic antioxidants and non-enzymatic antioxidants.Main results : Although there were statistically significant variations in the studied chemical compositions of the fresh leaf and needle samples between the six tree species, the pollution types and time, each chemical factor acted different ways with the pollution types and time according to tree species. In general, the pigment values, MDA, H2O2 and APX, concentrations in July were lower than those in April, whereas CAT, SOD, proline and protein concentrations in July were higher than those in April. Maple tree was more resistant to the traffic pollution, while Ash tree was more tolerant to both the pollution types. Among all trees, Aspen was found more susceptible to the traffic pollutionResearch highlights: The results could be used in the future research directions to improve our understanding of the role of individual tree species in air pollution reduction and also set up a healthy, well managed urban forest which can provide many ecological benefits to urban environment.TRDizin Effects of Thinning on Litterfall Production and Leaf Litter Decomposition Rates of Karacabey Forested Wetlands, Bursa, Turkiye(2023-06-30) Temel SARIYILDIZ; Salih PARLAK; Oktay GÖNÜLTAŞ; Gamze SAVACIThe contribution of litterfall (dead leaves, twigs, etc., fallen to the ground) and forest floor (organic residues such as leaves, twigs, etc., in various stages of decomposition, on the top of the mineral soil) is fundamental in both forest ecosystem sustainability and soil greenhouse gases (GHG) exchange system with the atmosphere. A focus on forested wetlands is particularly important, as these systems account for a disproportionate amount of global carbon flux relative to their spatial coverage, and the decomposition of leaf litter is a major contributor. In this study, we aimed to investigate the effects of two different thinning treatments (low thinning-canopy closure 41-70% and intense thinning-canopy closure 10-40%) on litterfall, forest floor litter and leaf litter decomposition rates of alder (Alnus glutinosa) stands in Karacabey forested wetlands. The litterfall was monthly collected using open litterfall traps for 2 years from 2021 to 2022. The forest floor litter was also sampled 50 x 50 cm2 quadrates of 5 points in research plots of 20×20 m. The differences in leaf litter decomposition rates between the low and intense thinning stands were investigated using the litterbag method in the field for 18 months. The results indicated that the intense thinning significantly reduced the total litterfall production (7.24 ± 0.384 Mg ha-1) and the forest floor litter (2.78 ± 0.41 Mg ha-1) compared to the low thinning stand (10.8 ± 0.527 Mg ha-1 and (4.38 ± 0.82 Mg ha-1 respectively). Lower leaf litter decomposition rates were also seen in the intense thinning stands than in the lower thinning stands. At the end of the 18 months, the leaf litter mass loss was 83.6% in the intense thinning stands compared to the lower thinning stands (88.3%).TRDizin Farklı Koşullarda Saklanan Taşköprü Sarımsağında Bazı Kimyasal Özelliklerin Belirlenmesi(2016-11-01) Nezahat TURFAN; Aslı KURNAZ; Temel SARIYILDIZ; Mehtap ALAYSarımsak, kükürtlü bileşikler (alisin, alliin), karbohidratlar (sakkaroz, glikoz), protein, lif ve serbest amino asitler, enzimler, fenolik bileşikler, flavonoitler, ?- karoten, vitaminler, makro ve mikro elementler açısından zengin bir bitkidir. Bu nedenle de yıllardır yemeklere lezzet vermek ve birçok hastalığın tedavisinde ilaç olarak kulanılmıştır. Çiğ olarak tüketildiği gibi kurutulmuş sarımsak, sarımsak tozu, sarımsak suyu, sarımsak püresi ve uçucu sarımsak yağı gibi sarımsaktan doğrudan elde edilen ürünler olarak da tüketilmektedir. Sarımsağın tadı, besin değeri, kimyasal kompozisyonu, rengi ve görüntüsü hasat öncesi ve sonrası yapılan uygulamalari depolama ömrü ve koşulları, muhafaza şekilleri gibi faktörlere bağlı olarak değişmektedir. Çalışmada farklı saklama koşullarının sarımsağın kalitesi üzerine etkileri, prolin, serbest amino asit, toplam çözünür protein,?-karoten, toplam fenolik bileşikler, flavonoitler, lipit peroksidasyonu seviyesi (malondialdehit), sakkaroz ve toplam çözünür karbohidrat, APx, CAT ve SOD enzim aktiviteleri gibi kimyasal bileşenlerin değişimleri belirlenerek değerlendirilmiştir. Analizler kontrol grup, -18 °C, saf zeytinyağı ve %2 NaCl içeren sirkede karanlık ve serin koşullarda 10 ay süresince bekletilen sarımsak dişlerinde gerçekleştirilmiştir. Bulgulara göre sirkede bekleyen sarımsak örneklerinde, prolin, amino asit, flavonoit, zeytinyağında bekleyen örneklerde protein, fenolik bileşik, APx ve SOD aktivitesi; -18 °C'de ?-karoten, sakkaroz ve toplam çözünür karbohidrat miktarı ve kontrol grubu sarımsak örneklerinde ise CAT aktivitesi yüksektir. Lipit peroksidasyonu seviyesi -18 °C ve sirkede bekletilen örneklerde düşüktür. Sonuç olarak sarımsağın kimyasal bileşenleri en iyi sirke ve zeytinyağında korunmuştur. En düşük değerler ise doğal koşullarda bekletilen ve -18 °C'de saklanan sarımsak örneklerinde saptanmıştır. Veriler doğrultusunda sarımsağın farklı konsantrasyonlardaki sirke ve zeytinyağı içerisinde bekletilmesi ile besin değeri ve antioksidant özellikleri yüksek sarımsak ürünlerinin elde edilebileceği söylenebilirTRDizin Farklı Orman Ağaç Türleri Altındaki Toprak Özelliklerinin ve Besin Stoklarının Yükselti, Bakı ve Toprak Derinliğine Göre Değişimi(2023-04-15) Temel SARIYILDIZ; Gamze SAVACIÇalışma toprak makro (C, N, P, K, Ca, Mg) ve mikro (Fe, Mn, Na, Cu, Zn, Al) besin stoklarına, yükselti, bakı ve ağaç türlerinin etkisini araştırmak için Kastamonu ili Daday ilçesi ormanlarında gerçekleştirilmiştir. Çalışmada, dört ağaç türünde (sarıçam, karaçam, kayın ve meşe) ve üç toprak derinliğinden (0-10, 10-20, 20-30 cm) olmak üzere iki bakı (güneşli ve gölgeli) ve iki yükselti basamağında (1189 m ve 871 m) örnek alanlar seçilmiştir. Sonuçlara göre, türler arasında en yüksek C (57.7 ton/ha), N (3.32 ton/ha) ve P (0.181 ton/ha) stoku kayın, en düşük meşede (39.7-ton C ha-1; 2.37-ton N ha-1, 0.115-ton P ha-1) bulunmuştur. Ağaç türleri arasında ortalama değerlere göre en yüksek kalsiyum stoku karaçamda (3.64 ton/ha) ve meşede (2.41 ton/ha), en düşük sarıçam (0.73 ton/ha) ve kayında (0.67 ton/ha) tespit edilirken, en yüksek potasyum stoku sarıçamda (3.60 ton/ha), sonrasında kayında (2.92 ton/ha), karaçamda (2.16 ton/ha) ve en düşük meşede (1.03 ton/ha) tespit edilmiştir. Makro besin stoklarının yükselti ile bakıya bağlı olarak önemli değişiklik gösterdiği, fakat değişikliğin yönünün ağaç türü ve besin elementine göre farklılık gösterdiği belirlenmiştir. Mikro besin stoklarında farklılıklar genel olarak aynı yönde değişim göstermiştir. Mikro besin stokları üst rakım ve güneşli bakılarda daha yüksek, türler arasında ise sarıçam ve kayında, karaçam ve meşeden daha fazla bulunmuştur.TRDizin Inter- and Intra-Specific Variation in Anatomical and Morphological Shapes and Biochemical Ratios of Sun, Intermediate and Shade Leaves from Three Deciduous Tree Species(2016-11-01) Temel SARIYILDIZDaha önceden yayınlanan çalışmamızda, kestane, meşe ve kayın ağaç türlerinin güneş ve gölge yapraklarının biyokimyasal yapılarındaki farklılığın, ölü örtü kütle azalmalarında önemli derecede etkili olduğunu belirlemiştik. Bu türlerin ölü örtü ayrışma oranlarını etkileyen en önemli kimyasal bileşenin lignin olduğu tespit edilmişti. Mikroorganizma faaliyetleri üzerinde önemli bir etkisi bulunan, ayrışması oldukça zor olan dirençli bileşiklerin bir toplamı olarak belirlenen kısmı analiz yöntemi (ADF-sülfürik lignin yöntemi) sonuçları, spesifik biyokimyasal bileşimlerin belirlendiği yöntemlerden (alkalin CuO oxidation ve trifluoroacetic acid (TFA)-hidroliz yöntemi) daha olumlu sonuç vermiştir. Beklenenin aksine başlangıçta hızlı bir ölü örtü ayrışması gösteren ağaç türlerinin, sabit olarak ayrışan ağaç türlerine göre, ilerleyen zaman içinde orman altında daha fazla ölü örtüsüne sahip olması durumunun, aynı türün güneş ve gölge yapraklarının ayrışma sürecinde de meydana geldiği belirlenmiştir. Bu durum, ölü örtünün kimyasal yapısıyla ilişkili olarak açıklanamamıştır. Bu olayın, yaklaşık iki yıl süren laboratuvar koşullarında gerçekleştirilen ölü örtü ayrışma deneyinde altlık olarak kullanılan ölü örtü materyalinin, ayrışmayı gerçekleştiren mantar veya mikroorganizma topluluğunu değiştirmesinden kaynaklandığı varsayılmıştır. Bununla beraber, yayınlanmış çalışmada, üzerinde çalışılan üç türün, güneş, orta ve gölge yapraklarının anatomik ve morfolojik şekil değişimleri ile TFA-karbonhidrat (genel olarak yarı-selülozun şeker bileşikleri) ve lignin fenilpropan türevlerinin (PPDs) birbirleri arasındaki oransal değişimi irdelenmemiş ve ayrışmaya olan etkileri üzerinde durulmamıştır. Oysa birçok araştırmacı tarafından, ligninin fenilpropan türevlerinin bazı oranlarının beyaz çürükçül mantarları tarafından ligninin depolimerizasyonunun bir göstergesi, bazı karbonhidrat türevleri ile birbirine oranının ise bitki ve mikrobiyal kaynaklı karbonhidrat yüzdelerini belirlemede de kullanıldığı bildirilmiştir. Bu çalışmada, güneş, orta ve gölge yaprakların anatomik ve morfolojik şekillerindeki farklılıklar ile biyokimyasal bileşen (lignin ve karbonhidratlar) türevlerinin birbirine oranlarındaki değişikliklerin ölü örtü ayrışma oranları üzerindeki etkilerinin ortaya konulması ve tartışılması amaçlanmıştır. Elde edilen sonuçlardan, başlangıçta hızlı bir ayrışma oranı gösteren ölü örtünün sonradan niçin yavaşladığına dair gelecekte yapılacak ölü örtü ayrışma çalışmalarına ve süreçlerine cevap bulmada yararlanılabilecektir.TRDizin Kastamonu Yöresinde Farklı Arazi Kullanımının (Yaşlı ve Genç Göknar Meşcereleri-Mera-Tarım Alanları) Toprak Organik Karbon ve Toplam Azot Depolama Kapasitesine Etkileri(2017-09-01) Züleyha MARAL; Gamze SAVACI; Temel SARIYILDIZArazi kullanımı önemli derecede toprak özelliklerini etkilemekte ve uygun olmayan uygulamalar toprağın ve çevre kalitesinin bozulmasına yol açmaktadır. Kastamonu Bölgesinde gerçekleştirilen bu çalışmada, farklı arazi kullanımının bazı toprak özellikleri, organik karbon ve azot miktarları ve depolama kapasiteleri üzerine olan etkilerinin araştırılması amaçlanmıştır. Bu amaçla, yaşlı ve genç göknar meşçereleri ile bitişiğindeki tarım ve mera alanların bazı toprak özellikleri ile karbon ve azot depolama kapasiteleri belirlenmiştir. Mineral toprak örnekleri üst (0- 10 cm) ve alt (10-20 cm) olmak üzere iki farklı toprak derinlik kademesinden alınmış olup, sırasıyla bu topraklarda tekstür, su tutma kapasitesi, elektriksel iletkenlik, kireç miktarı, organik madde, fosfor (P) ve potasyum (K) konsantrasyonları yanında toplam organik karbon ve azot miktarları analiz edilmiştir. Sonuçlar incelendiğinde, üst toprak kısımlarında, en düşük kil, toz, su tutma kapasitesi, pH, P, K ve organik madde miktarı ile en yüksek kum miktarı tarım alanları topraklarında tespit edilmiştir. Üst toprak özelliklerinin çoğunluğu yaşlı veya genç göknar meşcerelerinde daha yüksek belirlenmiştir. Alt toprak özellikleri değerlendirildiğinde ise, farklı arazi kullanımları arasında belirgin bir farklılık tespit edilmemekle beraber, tarım alanları topraklarının en yüksek kil, toz ve pH değerlerine, mera alanları topraklarının ise en düşük kil, toz, P ve K miktarına sahip olduğu görülmüştür. Yaşlı ve genç göknar meşcerelerinin üst ve alt toprakları en yüksek organik karbon ve azot miktarı ve depolama kapasitesine sahip olurken, bu değerleri mera alanları ve tarım alanları izlemiştir. Bununla beraber, tüm toprak derinliği değerlendirildiğinde (0- 20 cm), ortalama toprak organik karbon depolama kapasitesi en yüksek mera alanlarında (50.2 Mg C ha-1), bunu sırasıyla genç göknar meşcereleri (48.6 Mg C ha-1), yaşlı göknar meşcereleri (47.4 Mg C ha-1) ve tarım alanları (32.3 Mg C ha-1) takip etmiştir. Ortalama toplam azot depolaması ise en yüksek genç göknar meşcerelerinde (5.61 Mg N ha-1) belirlenirken, bunu sırasıyla mera alanları (5.09 Mg N ha-1), yaşlı göknar meşcereleri (4.45 Mg N ha-1) ve tarım alanları (3.33 Mg N ha-1)'na ait topraklar izlemiştirTRDizin The Effects of Windthrow Damage on Soil Properties in Scots Pine, Black Pine and Kazdağı Fir Stands in the Northwest Turkey(2021-03-01) Temel SARIYILDIZ; Ferhat KARA; Gamze SAVACI; Sadık ÇAĞLAR; Esra TOPALAim of study: The short-term effects of windthrow damage on soil properties were investigated in Kazdağı fir (Abies nordmanniana subsp. equi-trojani), Scots pine (Pinus sylvestris L.) and black pine (Pinus nigra Arnold.) stand in northwest Turkey. Area of study: The study was carried out in Kastamonu and Sinop regions. Material and methods: In order to understand the effects of windthrow damage occurred in 2013, soil samples were collected at a depth of 0-30 cm from the disturbed and undisturbed sites in 2018 (5 year later), and analyzed for soil physical and chemical properties. Main results: The increases in temperature, wind speed and heavy rainfall in the study sites seemed to result in the windthrows. There were significant differences in soil physical and chemical properties among the three tree species, and also between the disturbed and the undisturbed sites. Highlights: After the windthrows, increased SOC and TN stocks, P and K could be related to the accumulation of organic matter. However, we were not able to identify a single mechanism to explain this observed relationship. Thus, the root-soil interactions of the three tree species should be conclusively examined in future studies in order to define the relationships between soil chemical properties and root features.TRDizin Uludağ Göknarı (Abies nordmanniana subsp. bornmülleriana Mattf.) meşcerelerinin toprak organik karbon, toplam azot ve besin element konsantrasyonları ve stokları üzerinde bakı ve yükseltinin etkisi(2022-10-28) Temel SARIYILDIZ; Gamze SAVACI; Burhan GENCAL; Salih PARLAKTopografik yükselti ve bakının, Uludağ göknarının ölü örtü, toprak özellikleri, toprak organik karbon (TOK), toplam azot (TA) ve diğer toprak besin elementi (C, N Ca, Mg, P, K, S, Fe, Mn, Na, Cu, Zn, Cl, Ni ve Co) konsantrasyonları ve stoklarına etkilerini belirlemek amaçlı Bursa Uludağ Milli Parkı’nda bir çalışma gerçekleştirilmiştir. Bu amaçla, Uludağ göknarının yayılış yaptığı kuzey (K) ve güney (G) bakıların, beş yükselti kuşağından (Z1: 1400–1500 m, Z2: 1500-1600 m, Z3: 1600–1700 m, Z4: 1700-1800 m, Z5: 1800-1900 m) ve dört toprak derinlik kademesinden (D1: 0–10 cm, D2: 10–20 cm, D3: 20-30 cm, D4: 30-40 cm) ölü örtü ve toprak örnekleri alınmıştır. Sonuçlar genel olarak değerlendirildiğinde, Uludağ göknarı toprak organik karbon ve toplam azot konsantrasyonunun ve stokunun yükseltiye bağlı olarak arttığı ve her bir yükselti kuşağının K bakısında G bakıya göre daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Örneğin, TOK stoku, K bakıda yükseltiye bağlı olarak hektarda162 tondan 182 tona, G bakıda ise 116 tonda 176 tona doğru bir artış göstermiştir. TOK stoku, K bakıda G bakıdan %19.7 daha fazla bulunmuştur. Benzer şekilde, TA stokuda, K bakıda yükseltiye bağlı olarak hektarda 9.77 tondan 10.9 tona, G bakıda ise 7.64 tondan 10.1 tona doğru bir artış göstermiştir. Diğer yandan, makro besin elementlerinden Ca, Mg ve P konsantrasyonları ve stoklarında yükseltiye bağlı olarak azalırken, K ve S ise yükselti ile önce bir azalma daha sonra ise bir artış gösterme eğiliminde olduğu belirlenmiştir. Yükseltiye bağlı benzer eğilim mikro besin elementleri içinde tespit edilmiştir. Bununla beraber, genel olarak makro ve mikro besin elementleri her bir yükselti kuşağında, kuzey bakılarda güney bakılardan daha yüksek bulunmuştur. Uludağ göknarının yükselti ve bakıya bağlı değişen ölü örtü ve toprak özelliklerinin (özellikle hacim ağırlığı) yanında mikroiklime bağlı ölü örtü miktarının ve ayrışmasının toprak organik karbon, toplam azot ve diğer makro veTRDizin Uludağ Göknarı ve Sarıçam İbrelerinin Bazı Kimyasal Bileşiklerinin Meşcere Yaşına ve Bazı Toprak Özelliklerine Bağlı Olarak Değişimi(2016-11-01) Nezahat TURFAN; Temel SARIYILDIZ; Gamze SAVACIOrmanlar karbondioksitin bağlanması, su ve mineral döngüsü, toprak ve suyun korunması, iklimin düzenlenmesi ve en önemlisi atmosferdeki oksijenin sağlanması gibi ekolojik fonksiyonları düzenlediği gibi ekonomik ve sosyokültürel olarak da faydalar sunan doğal kaynaklardır. Göknar ve sarıçam herdem yeşil, ekolojik çeşitlilik ve ekonomik olarak önemli orman ağaçlarındandır. Burada sunulan çalışmada, Kastamonu yöresinde yayılış gösteren Uludağ göknarı (Abies nordmanniana subsp. bornmulleriana Mattf.) ve sarıçamın (Pinus sylvestris L.) ibrelerinin kimyasal içerikleri üzerinde ağaç yaşı ve bazı toprak özelliklerinin etkilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amacı gerçekleştirmek için, farklı yaş gruplarındaki Uludağ göknar (38, 60, 90, 100) ve sarıçam (18, 30) ağaçlarından alınan ibre örneklerinin fotosentetik pigment (klorofil and karotenoit), prolin, toplam çözünür protein, glikoz, fruktoz, sakkaroz, nişasta miktarı, lipit peroksidasyon seviyesi (MDA, malondialdehit), hidrojen peroksit (HO2) konsantrasyonu, askorbat peroksidaz (APx), guaiakol peroksidaz (GPx), katalaz (CAT) ve süperoksitdismutaz (SOD) aktiviteleri belirlenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, 90 yaşındaki Uludağ göknarı ibrelerinde pigment, glikoz, nişasta, MDA ve HO2 miktarı, APx, GPx ve CAT aktivitesi en yüksek bulunurken, prolin ve protein miktarları en düşük bulunmuştur. 38 yaşındaki Uludağ göknarı ibrelerinde ise prolin and protein miktarı en yüksek tespit edilirken, pigment, şeker, nişasta ve MDA miktarı ise daha düşük belirlenmiştir. 60 yaşındaki Uludağ göknarı ibrelerinde ölçülen aynı parametreler ise en düşük miktarlara sahip olmuştur. 18 yaşındaki sarıçam ibrelerinde fotosentetik pigment, prolin ve protein miktarı, APx, GPx ve CAT aktivitesi yüksek bulunurken, şeker ve nişasta miktarı ile SOD aktivitesi ise 30 yaşındaki ibrelerde daha yüksek bulunmuştur. Sonuç olarak, 90 yaşındaki Uludağ göknarı ile 18 yaşındaki sarıçamın diğer yaş gruplarına göre daha üstün özelliklere sahip olduğu; her iki tür ele alındığında ise Uludağ göknarının daha tolerant bir tür olduğu tespit edilmiştir. Bu sonuçlara ek olarak, orman ağaçlarının toprak özelliklerine göre gösterdiği davranışlarının ağaç türü ve ağaç yaşına göre farklılıklar gösterdiği sonucuna varılmıştır. Bununla beraber, kesin bir sonuca varabilmek için daha fazla ağaç türlerini ve farklı yaşları kapsayan daha detaylı çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadırTRDizin Variation in chemical compounds of walnut (Juglans regia L.) leaves with tree age(2020-11-01) Temel SARIYILDIZ; Gamze SAVACI; Nezahat TURFANIn this present study, we investigated the chemical compounds in the fresh leaves of ancient walnuttrees (Juglans regia L.) aged 25, 75, 100, and over 400 year. Under similar environmental conditions,the fresh leaves of walnut trees were collected and analysed for chlorophyll molecules as chlorophylla, chlorophyll b and carotenoids, enzymatic compounds (ascorbate peroxidase (APX), catalase (CAT)and superoxide dismutase (SOD) activities) and non-enzymatic compounds (proline, total solubleprotein, total phenolic compounds), flavonoid and reducing sugars (glucose, sucrose, total solublesugar). In addition, the oxidative stress level was determined by measuring lipid peroxidation (MDAmalondialdehyde)and hydrogen peroxide (H2O2). Significant differences in the chemical compositionof the fresh leaves were found between the 4 different tree age classes. In general, the results showedthat mean chlorophyll pigments were increased with increasing the age. There was also a generaltrend that mean glucose and starch concentrations increased with the age, while mean sucroseconcentration decreased, but no changes were noted for mean total soluble carbohydrate. On theother hand, mean SOD concentration decreased with increasing the age. Other chemical compounds(mean proline, total soluble protein, malondialdehyde, hydrogen peroxide, APX and CAT), however,did not show clear trends with the age. As a result, these pioneer study have provided valuable insightinto the variation in the chemical constituents of walnut tree leaves in relation to the age, and it canbe used to better understanding, managing and fighting against pathogens of walnut ecosystems infuture studies.