Divan şairlerinin penceresinden dört mevsim (yedi farklı bölgeden yedi divan)

Thumbnail Image

Organizational Units

Program

KU Authors

KU-Authors

Co-Authors

Advisor

Language

Journal Title

Journal ISSN

Volume Title

Abstract

Türklerin İslamiyet’i benimsemelerinin ardından İslam dili olan Arapça, Türkler arasında yayılmaya başlamıştır. Bunun ardından Türk Devletleri arasında bilim ve din dili Arapça, devlet ve edebiyat dili olarak Farsça kullanılmıştır. Bunun yanında 13. yüzyılda yeni bir devlet olan Osmanlı Devleti’nin kurulmasıyla birlikte Arap, Fars ve Türk dillerinin sentezinden oluşan yeni bir dil oluşmaya başlamıştır. Asırlar boyunca devletin sınırlarının genişlemesiyle birlikte 15. yüzyılda Osmanlı Türkçesi şekillenmiş ve geniş sınırlarda kullanılmıştır. Divan edebiyatı 13. yüzyılda başlayıp 16. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin yükselme dönemiyle birlikte zirveye ulaşarak 19. yüzyılda sona ermiştir. Divan edebiyatı daha çok şiir sanatıyla ön plana çıkmıştır. Şairler genellikle medrese eğitimi almışlardır ve şiirlerini aruz ölçüsü kullanarak yazmışlardır. Divan şairleri şiirlerinde pek çok konuya yer vermişlerdir. İşlenilen konular arasında mevsimler de bulunmaktadır. Günlük hayatının bir parçası olan mevsimler, insan hayatını çeşitli yönden etkilediği için divan şairleri tarafından olumlu/olumsuz her şekliyle kullanılmıştır. Mevsimler genellikle kasidelerin teşbib bölümünde kullanıldıkları konulara göre çeşitli isimler almışlardır. İşlenmelerine göre ilkbahar mevsimi bahâriyye, yaz mevsimi temmûziyye, sonbahar mevsimi hazâniyye ve kış mevsimi şitâiyye olarak isimlendirilmiştir. Mevsimler konusunun Dîvânlarda nasıl yer verildiğini incelemek için yedi farklı bölgeden yedi şair seçilmiştir. Batı Anadolu’dan Ahmedî, Balkanlar’dan Mesîhî, Rumeli’den Hayâlî, Anadolu’dan Nâbî, Kafkaslardan Nigârî, Adalar bölgesinden Hanyalı Nûrî Osmân ve Kuzey Afrika’dan Çeşm-i Âfet Hanım olmak üzere yedi şairin Dîvânları incelenmiştir. Dîvânlara bakıldığı zaman dört mevsimden en çok yer verileni ilkbahar olmasıyla birlikte sırasıyla sonbahar, kış ve yaz mevsimlerine yer verildiği görülmüştür. İlkbahar mevsimi tabiatı canlandırması, tazelemesi ve eğlencelerin bu mevsimde başlaması yönüyle kullanılırken yaz mevsimi bunaltıcı sıcaklarıyla anılmıştır. Sonbahar mevsimi tabiatı sarartıp soldurması ve hüznü çağrıştırması bakımından ele alınırken kış mevsimi dondurucu soğuklarıyla birlikte insan hayatını olumsuz etkilemesine yer verilerek kullanıldığı görülmüştür

Description

Source:

Publisher:

Sosyal Bilimler Enstitüsü

Keywords:

Citation

Collections

Endorsement

Review

Supplemented By

Referenced By

123

Views

1367

Downloads


Sustainable Development Goals