Browsing by Author "Maden, Fahri"
Now showing 1 - 20 of 21
- Results Per Page
- Sort Options
Item Arnavutluk’un Bağımsızlık Süreci (1877-1913)(AVRASYA ETÜDLER‹, 2011) Maden, FahriArnavutluk, XV. yüzyılda Osmanlı Devleti’ne dâhil edilmisti. Uzun yıllar Os- manlı idaresinde kalan Arnavutlar, bazı istisnalar dısında Osmanlı yönetimine bağlı kalmıslar ve büyük oranda Müslüman olmuslardı. XIX. yüzyılda Fransız İhtilali ile baslayan Milliyetçilik akımıyla Balkanlar, çesitli milletlerin isyanları- nın merkezi haline gelmisti. Bu itibarla 1877-1878 Osmanlı-Rus savasından sonra baslayan Arnavutluk’un bağımsızlık süreci çesitli isyanlarla hızlanmıstı. 1909 yı- lından itibaren dört yıl üst üste yasanan Arnavut isyanları Osmanlı yönetimini zor durumda bırakmıstı. Bu arada Arnavut milliyetçiliği güç kazanmıs, Avrupa ülke- lerinin de araya girmesiyle bağımsızlık süreci daha da hızlanmıstı. Özellikle bazı Osmanlı devlet adamlarının Arnavutların taleplerine karsı çıkmaları Arnavutların Osmanlı’dan kopmalarına sebep olmustu. Nitekim 1912 yılında Osmanlı’nın Bal- kan savasları ile uğrastığı dönemde Arnavutluk bağımsızlığını ilan etti. Böylece Osmanlı Devleti, Edirne’nin ötesindeki son topraklarını da kaybetmis oldu. Ma- kalemizde Arnavutluk’un bağımsızlık sürecinde yasanan olaylar ele alınmaktadır. Arnavut isyanları karsısında Osmanlı yönetiminin aldığı önlemler ve takip ettiği politikalar incelenmektedirItem Atatürk'e Adanmış Bir Hayat:Salih Bozok (1881-25 Nisan 1941)(Türk Yurdu, 2011) Maden, FahriItem BEKTAŞİLİKTE GİYSİ VE SEMBOL OLARAK TÂC(TÜRK KÜLTÜRÜ ve HACI BEKTAŞ VELÎ ARAŞTIRMA DERGİSİ, 2011) Maden, FahriBektaşilikte tâc önemli bir giysi ve semboldü. Tâc özel bir törenle giyilir ve manevi anlamlar ihtiva ederdi. Tâc giymek Bektaşilikte olgunluğa ulaşmak için muhakkak yerine getirilmesi gereken yedi farzdan biriydi. Bu itibarla tâc, özel bir törenle giyilirdi. Tâc giyebilmek için bazı kötü huylardan arınmış ve belli bir olgunluğa ulaşmış olmak gerekiyordu. Bektaşilikte Elifî tâc, Edhemî tâc, Şemsî tâc ve Hüseynî tâc gibi çeşitli tâclar mevcuttu. Bunlar şekil yönüyle iki, dört, beş, yedi ve on iki dilimden meydana geliyordu. Ancak aralarındaki fark sadece şekilden ibaret değildi. Her biri tarihî süreçleri ve ifade ettikleri anlamlar yönünden birbirlerinden ayrılıyordu. Elifî tâc iki dilimliydi ve Hacı Bektaş Velî tarafından giyilmişti. Dört dilimli tâc giymek Allah’tan başka hiçbir şeye ihtiyaç duymamayı ifade ediyordu. On iki dilimli tâc ise On İki İmam’ı temsil ediyordu ve ayrıca on iki kötü davranıştan kurtulmayı simgeliyordu. Bu çalışmada Bektaşilikteki tâc kavramı ele alınıp Bektaşilerin tarih boyunca kullandıkları tâc çeşitleri tespit edilmeye çalışılmaktadır.Item BEKTAŞİLİKTE GİYSİ VE SEMBOL OLARAK TÂC(“Bektaşilikte Giysi ve Sembol Olarak Tac”, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, Sayı 60, Ankara 2011, s.65-84., 2011) Maden, FahriBektaşilikte tâc önemli bir giysi ve semboldü. Tâc özel bir törenle giyilir ve manevi anlamlar ihtiva ederdi. Tâc giymek Bektaşilikte olgunluğa ulaşmak için muhakkak yerine getirilmesi gereken yedi farzdan biriydi. Bu itibarla tâc, özel bir törenle giyilirdi. Tâc giyebilmek için bazı kötü huylardan arınmış ve belli bir olgunluğa ulaşmış olmak gerekiyordu. Bektaşilikte Elifî tâc, Edhemî tâc, Şemsî tâc ve Hüseynî tâc gibi çeşitli tâclar mevcuttu. Bunlar şekil yönüyle iki, dört, beş, yedi ve on iki dilimden meydana geliyordu. Ancak aralarındaki fark sadece şekilden ibaret değildi. Her biri tarihî süreçleri ve ifade ettikleri anlamlar yönünden birbirlerinden ayrılıyordu. Elifî tâc iki dilimliydi ve Hacı Bektaş Velî tarafından giyilmişti. Dört dilimli tâc giymek Allah’tan başka hiçbir şeye ihtiyaç duymamayı ifade ediyordu. On iki dilimli tâc ise On İki İmam’ı temsil ediyordu ve ayrıca on iki kötü davranıştan kurtulmayı simgeliyordu. Bu çalışmada Bektaşilikteki tâc kavramı ele alınıp Bektaşilerin tarih boyunca kullandıkları tâc çeşitleri tespit edilmeye çalışılmaktadır.Item Büyük Güçlerin Berlin Antlaşması’nın Uygulanmasına Yönelik Baskıları(“Büyük Güçlerin Berlin Antlaşmasının Uygulanmasına Yönelik Baskıları”, History Studies, c.V, Sayı 1, Samsun Ocak 2013, s.267-286., 2013) Maden, FahriBu çalışmada 1878 tarihli Berlin Antlaşması’nın uygulanmasında Büyük Güçlerin Osmanlı hükümetine yönelik baskıları ile bu baskıların ne gibi sonuçlar doğurduğu ele alınmaktadır. Sultan II. Abdülhamid, Berlin Antlaşmasının çeşitli maddelerini olabildiğince erteleme ve hatta uygulamama taktiği izlemişti. Sultan, ağır şartlar içeren antlaşmanın uygulanmasını geciktirip Büyük Güçler arasındaki rekabetten de istifade ederek ülkenin elden geldiği kadarını kurtarmayı hedeflemişti. Ancak bu politika başarıdan çok Büyük Güçlerin Osmanlı iç işlerine karışan müdahalelerini getirmişti. Bu süreçte Osmanlının bir iç işi olan meseleler uluslararası boyut kazanmış ve Osmanlı Devleti’nin zararıyla sonuçlanmıştı.Item Büyük Güçlerin Berlin Antlaşması’nın Uygulanmasına Yönelik Baskıları(History Studies, 2013) Maden, FahriBu çalışmada 1878 tarihli Berlin Antlaşması’nın uygulanmasında Büyük Güçlerin Osmanlı hükümetine yönelik baskıları ile bu baskıların ne gibi sonuçlar doğurduğu ele alınmaktadır. Sultan II. Abdülhamid, Berlin Antlaşmasının çeşitli maddelerini olabildiğince erteleme ve hatta uygulamama taktiği izlemişti. Sultan, ağır şartlar içeren antlaşmanın uygulanmasını geciktirip Büyük Güçler arasındaki rekabetten de istifade ederek ülkenin elden geldiği kadarını kurtarmayı hedeflemişti. Ancak bu politika başarıdan çok Büyük Güçlerin Osmanlı iç işlerine karışan müdahalelerini getirmişti. Bu süreçte Osmanlının bir iç işi olan meseleler uluslararası boyut kazanmış ve Osmanlı Devleti’nin zararıyla sonuçlanmıştı.Item EDİRNE VİLAYETİNDE BEKTAŞÎ TEKKE VE TÜRBELERİ(“Edirne Vilayetinde Bektaşî Türbe ve Tekkeleri”, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, Sayı 64, Ankara 2012, s.55-76., 2012) Maden, FahriEdirne ve çevresinde, Hacı Bektaş Velî’nin halîfelerinden kabul edilen Sarı Saltık ve Sefer Şâh Sultan tarafından Kalenderi tekkeleri açıldı. Bu tekkeler XVI. yüzyılda itibaren birer Bektaşî merkezine dönüştü. Zamanla Edirne vilâyetinde Bektaşî faaliyetleri yoğunlaştı. Başta merkez olmak üzere Keşan, İpsala, Havsa ve Lalapaşa’da Bektaşî tekke ve türbelerinin sayısı hızla çoğaldı. Bu tekkeler 1826 yılında Yeniçeri Ocağı’nın ilgası sırasında Bektaşîliğinde yasaklanmasına kadar faaliyetlerini kesintisiz sürdürdüler. Ancak 1826 yılında türbe mahalleri bırakılarak Bektaşî tekkelerinin kapatılması kararından Edirne vilâyetindeki Bektaşî tekkeleri de etkilendi. Bu tarihte kapatılan ve mal varlıkları zapt edilen Edirne vilâyetindeki Bektaşî tekkeleri XIX. yüzyılın ikinci yarısında tekrar açılarak faaliyetlerini 1925 yılında kadar devam ettirdiler. Böylece Bektaşîler, Osmanlı tarihi boyunca Edirne ve çevresinde geniş bir faaliyet alanı buldular. Bunlar içerisinde özellikle Hızır Baba, Muhyiddin Baba, Büklüce Baba, Hacı Baba, Rüstem Baba, Arız Baba, Kanber Baba ve Fülfül Baba tekkeleri dikkat çekicidir. Bu çalışmada Edirne şehir merkezinde ve ilçelerinde açılan Bektaşî tekke ve türbelerinin tarihi seyri ele alınmaktadır.Item EDİRNE VİLAYETİNDE BEKTAŞÎ TEKKE VE TÜRBELERİ(Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, 2012) Maden, FahriEdirne ve çevresinde, Hacı Bektaş Velî’nin halîfelerinden kabul edilen Sarı Saltık ve Sefer Şâh Sultan tarafından Kalenderi tekkeleri açıldı. Bu tekkeler XVI. yüzyılda itibaren birer Bektaşî merkezine dönüştü. Zamanla Edirne vilâyetinde Bektaşî faaliyetleri yoğunlaştı. Başta merkez olmak üzere Keşan, İpsala, Havsa ve Lalapaşa’da Bektaşî tekke ve türbelerinin sayısı hızla çoğaldı. Bu tekkeler 1826 yılında Yeniçeri Ocağı’nın ilgası sırasında Bektaşîliğinde yasaklanmasına kadar faaliyetlerini kesintisiz sürdürdüler. Ancak 1826 yılında türbe mahalleri bırakılarak Bektaşî tekkelerinin kapatılması kararından Edirne vilâyetindeki Bektaşî tekkeleri de etkilendi. Bu tarihte kapatılan ve mal varlıkları zapt edilen Edirne vilâyetindeki Bektaşî tekkeleri XIX. yüzyılın ikinci yarısında tekrar açılarak faaliyetlerini 1925 yılında kadar devam ettirdiler. Böylece Bektaşîler, Osmanlı tarihi boyunca Edirne ve çevresinde geniş bir faaliyet alanı buldular. Bunlar içerisinde özellikle Hızır Baba, Muhyiddin Baba, Büklüce Baba, Hacı Baba, Rüstem Baba, Arız Baba, Kanber Baba ve Fülfül Baba tekkeleri dikkat çekicidir. Bu çalışmada Edirne şehir merkezinde ve ilçelerinde açılan Bektaşî tekke ve türbelerinin tarihi seyri ele alınmaktadır.Item Geredeli Halil Efendi ve Geredevilik(Gerede, 2011) Maden, FahriItem HACI BEKTAŞ VELÎ TEKKESİ’NDE NAKŞÎ ŞEYHLER VE SIRRI(Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, Sayı 59, Ankara 2011, s.159-180, 2011) Maden, FahriBektaşilik, 1826 yılında Yeniçeri Ocağı ile birlikte yasaklanmıştır. Yasağın uygulanması aşamasında Bektaşiler itikadi yönden değişime zorlanmış, Bektaşi tekke ve türbelerine Nakşi şeyhler atanmıştır. Böylece Bektaşiler hem kontrol altında tutulmaya hem de Sünnileştirilmeye çalışılmıştır. Bu arada Hacı Bektaş Veki tekkesi de Nakşi şeyhlerin idaresine verilmiştir. Uzun yıllar devam eden bu uygulama Bektaşilerin tepkisini çekmiş, Nakşi şeyhlerle Bektaşi dervişleri arasında sürtüşmeler yaşanmıştır. Bunlardan en dikkat çekeni Şeyh Yahya Efendi’nin şeyhliği döneminde meydana gelmiştir. Bu çalışmada Hacı Bektaş Veli tekkesindeki Nakşi şeyhler, Şeyh Yahya Efendi ile dervişler arasında yaşanan olaylar ve bu olayları yatıştırmak amacıyla tekkeye gönderilen Sırı Paşa’nın yaptığı tahkikat ve hazırladığı talimatname konu edilmektedItem II. Abdülhamid Türkçe’nin ‘Resmî Dil’ Olmasını Savunmuştu(Türk Yurdu Cilt:29 Sayı : 266, 2009) Maden, FahriItem KIZILDELİ SULTAN TEKKESİ’NİN KAPATILMASI (1826) VE FAALİYETLERİNE YENİDEN BAŞLAMASI(Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, Sayı 53, Ankara 2010, s.115-126., 2010) Maden, Fahriızıldeli Tekkesi XV. yüzyılda Dimetoka’nın Cebel nahiyesinde kuruldu. Bu sırada vakıf tesis edilip çevre köy ve mezralar buraya bağlanarak tekke zenginleştirildi. Zamanla daha çok vakıf meselelerinden gündeme gelen tekkenin faaliyetleri 1826 yılına kadar normal olarak devam etti. 1826 yılı Bektaşi tarikatı ve tekkeleri için dönüm noktası oldu. Bu tarihte Yeniçeri ocağı kaldırıldı ve ocak-tarikat arasındaki bağlantı sebebiyle Bektaşi tekkeleri de lağvedildi. Bu sebeple Kızıldeli Sultan tekkesi de kapatıldı. Buradaki dervişler sürgün edildi. Tekkenin ana binası camiye çevrildi. Diğer eklentiler ve mal varlıkları müsadere edilip satıldı. Böylece faaliyetlerine son verilen tekke bir süre kapalı kaldı. Ancak Sultan Abdülaziz döneminde yeniden açılarak faaliyetlerini sürdürdü. Hem bölgede hem de Bektaşi tarikatı içerisinde önemini korudu.Item ŞEHİTLİK TEKKESİ VE ŞEYH ALİ BABA VAKFİYESİ(Türk Kültürü ve Hacı Berktaş Veli Araştırma Dergisi, Sayı 65, Ankara 2013, s.185-210., 2013) Maden, FahriŞehitlik tekkesi İstanbul’da açılan ilk Bektaşi tekkelerinden biridir. Fetihten hemen sonra kurulan bu tekkenin bilinen en eski şeyhi Ali Baba’dır. Ali Baba, tekkede bir vakıf tesis ederek buranın uzun yıllar ayakta kalmasını sağlamıştır. Vakıf tekke ve eklentilerinin dışında üzerinde üzüm bağı ve ağaçlık bulunan bir araziye sahipti. Vakıf evladiyet üzere kurulmuş, vakıf evladının kalmaması durumunda tevliyetin ve tekke şeyhliğinin Bektaşi tarikatından bir kişiye verilmesi istenmiştir. Şehitlik tekkesi ve vakfı, 1826 yılına kadar faaliyetlerini sürdürmüştür. 1826 yılında Bektaşiliğin yasaklanmasıyla birlikte Şehitlik tekkesi yıktırılmıştır. O sırada tekke şeyhi olan Mahmud Baba yedi dervişiyle birlikte sürgün edilmiştir. Mahmud Baba 1832 yılında affedilmiş ve İstanbul’a dönmesine izin verilmiştir. Böylece Şehitlik tekkesi Mahmud Baba’nın girişimleriyle yeniden inşa edilmiştir. Mahmud Baba’dan sonra oğlu Nafi Baba döneminde tekke en faal dönemini yaşamıştır. Daha sonra Mahmud Bey Baba ve Nüzhet Baba’nın şeyhlik yaptıkları Şehitlik tekkesi 1925 yılına kadar açık kalmıştır. Bu çalışmada Şehitlik tekkesinin tarihî süreci ve Şeyh Ali Baba’nın vakfiyesi incelenmektedirItem ŞEHİTLİK TEKKESİ VE ŞEYH ALİ BABA VAKFİYESİ(Şehitlik Tekkesi ve Şeyh Ali Baba Vakfiyesi”, Türk Kültürü ve Hacı Berktaş Veli Araştırma Dergisi, Sayı 65, Ankara 2013, s.185-210., 2013) Maden, FahriŞehitlik tekkesi İstanbul’da açılan ilk Bektaşi tekkelerinden biridir. Fetihten hemen sonra kurulan bu tekkenin bilinen en eski şeyhi Ali Baba’dır. Ali Baba, tekkede bir vakıf tesis ederek buranın uzun yıllar ayakta kalmasını sağlamıştır. Vakıf tekke ve eklentilerinin dışında üzerinde üzüm bağı ve ağaçlık bulunan bir araziye sahipti. Vakıf evladiyet üzere kurulmuş, vakıf evladının kalmaması durumunda tevliyetin ve tekke şeyhliğinin Bektaşi tarikatından bir kişiye verilmesi istenmiştir. Şehitlik tekkesi ve vakfı, 1826 yılına kadar faaliyetlerini sürdürmüştür. 1826 yılında Bektaşiliğin yasaklanmasıyla birlikte Şehitlik tekkesi yıktırılmıştır. O sırada tekke şeyhi olan Mahmud Baba yedi dervişiyle birlikte sürgün edilmiştir. Mahmud Baba 1832 yılında affedilmiş ve İstanbul’a dönmesine izin verilmiştir. Böylece Şehitlik tekkesi Mahmud Baba’nın girişimleriyle yeniden inşa edilmiştir. Mahmud Baba’dan sonra oğlu Nafi Baba döneminde tekke en faal dönemini yaşamıştır. Daha sonra Mahmud Bey Baba ve Nüzhet Baba’nın şeyhlik yaptıkları Şehitlik tekkesi 1925 yılına kadar açık kalmıştır. Bu çalışmada Şehitlik tekkesinin tarihî süreci ve Şeyh Ali Baba’nın vakfiyesi incelenmektedirItem Şeyhülislam Ömer Lütfi Efendi (1817-20 Nisan 1897)(History Studies, 2013) Maden, FahriBu çalışmada Bodrum’un mümtaz şahsiyetlerinden biri olan Ömer Lütfi Efendi’nin yaşamı ve eserleri incelenmektedir. 1817 yılında Bodrum’un Sandıma (Yalıkavak) köyünde dünyaya gelen Ömer Lütfi Efendi ilköğrenimini Bodrum’da görmüş, daha sonra eğitimine İstanbul’da devam etmiştir. İlmiye mensuplarından Akşehirli Ömer Efendi’nin tedrisinde yetişip ondan icazet almıştır. 1849 yılında Fethülgazi Medresesi’ne hoca olarak görevlendirilmiş, 1865 yılında ise Tophane müftüsü olmuştur. 1875 yılında ise İstanbul kadısı olan Ömer Efendi’nin kariyerinin son basamağı 1889 yılında getirildiği şeyhülislamlık makamı olmuştur. Bu makamda 2,5 yıldan fazla kalan Ömer Lütfi Efendi, 1897 yılında vefat etmiştir. Fazıl ve alim bir zat olan Şeyhülislam Ömer Lütfi Efendi’nin Emsile Şerhi ve Şerh-i Akaid Hâşiyesi gibi eserleri bulunmaktadır.Item Şeyhülislam Ömer Lütfi Efendi (1817-20 Nisan 1897)(“Şeyhülislam Ömer Lütfi Efendi (1817-20 Nisan 1897)”, History Studies, c.V, Sayı 3, Samsun Mayıs 2013, s.175-189., 2013) Maden, FahriBu çalışmada Bodrum’un mümtaz şahsiyetlerinden biri olan Ömer Lütfi Efendi’nin yaşamı ve eserleri incelenmektedir. 1817 yılında Bodrum’un Sandıma (Yalıkavak) köyünde dünyaya gelen Ömer Lütfi Efendi ilköğrenimini Bodrum’da görmüş, daha sonra eğitimine İstanbul’da devam etmiştir. İlmiye mensuplarından Akşehirli Ömer Efendi’nin tedrisinde yetişip ondan icazet almıştır. 1849 yılında Fethülgazi Medresesi’ne hoca olarak görevlendirilmiş, 1865 yılında ise Tophane müftüsü olmuştur. 1875 yılında ise İstanbul kadısı olan Ömer Efendi’nin kariyerinin son basamağı 1889 yılında getirildiği şeyhülislamlık makamı olmuştur. Bu makamda 2,5 yıldan fazla kalan Ömer Lütfi Efendi, 1897 yılında vefat etmiştir. Fazıl ve alim bir zat olan Şeyhülislam Ömer Lütfi Efendi’nin Emsile Şerhi ve Şerh-i Akaid Hâşiyesi gibi eserleri bulunmaktadırItem TÜRK TARİHİNDE MİLLİ HÂKİMİYET FİKİRİNİN ORTAYA ÇIKIŞI VE TARİHİ HAKİMİYET(Gazi Türkiyat Türklük Bilimi Araştırmaları Dergisi, Sayı 7, Ankara 2010, s.301-326., 2010) Maden, FahriTürk Tarihinde Milli Hâkimiyet fikrinin ortaya çıktı ve geliş imi çeş itli a şamalardan geçmiş tir. Osmanlı Devleti’nin son yıllarında Türk aydınının zihninde yer almaya baş layan “hâkimiyet-i milliye” fikri, Osmanlı Devleti’nin yıkılıp yerine milli bir devlet olarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkelerinden biri olarak kabul görmüş ve olgunlaş mış tır. Milli Hâkimiyet fikrinin geli şmesinde II. Meş rutiyet dönemi önemli bir kilometre taş ıdır. Ancak bu fikir uygulama alanında yer almak için Atatürk faktörüne ihtiyaç duymuş tur. Zira Türk siyasi hayatında milli hâkimiyet ilkesini cesaretle ele alan ve savunan Atatürk olmuş tur. Atatürk’ün tesis ettiğ i cumhuriyet rejimi sayesinde yönetimde milli hâkimiyet esasına geçmek mümkün olabilmiş tir. Coming out the idea of national sovereignity and its improvement have had variety of stages in Turkish history at the last years of Ottoman Empire. Beginning to make on impression on the mind of Turkish ntellectual, the idea of “Sovereignity of National” had recovered and been admited as one of the main Fundamentals of Turkish Republic that been established as a new government instead of demoslished Ottoman Empire. The Second Constitutional Monarchy is an important factor on the improvement of the idea of national sovereignity. However, the idea had needed Atatürk to take a place in the implementation area. He was Atatürk dealing with a courage way and defensing the fundamental of national sovereignity in Turkish political life. It could bu possible to pass the princible of national sovereignity in the administration thanks to the regime of republic that Atatürk founded.Item XIX. Yüzyılda Hacı Bektaş Velî Tekkesi’nde Yapılan Tamirlerle İlgili Arşiv Belgeleri(Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, Sayı 55, Ankara 2010, s.311-323., 2010) Maden, FahriBu makalede XIX. yüzyılda Hacı Bektaş Velî Tekkesi’nde yapılan tamirler ele alınmıştır. Bektaşilik 1826 yılında yasaklanmış, ancak Hacı Bektaş Velî Tekkesi’ne dokunulmamış, bu itibarla tekke varlığını sürdürmüştür. Belgeler Tekke’nin yasaklılık öncesi olduğu gibi yasaklılık sonrası da pek çok tamirat geçirdiğini göstermektedir. Zaten bu belgelerin önemi de buradan kaynaklanmaktadır. Tekke’deki tamirleri gösteren bu belgeler 1826 sonrasında Osmanlı yönetiminin Hacı Bektaş Velî Tekkesi’ne ilgisinin azalmadığını ve olumsuz bakmadığını kanıtlamaktadır. In this article, has been taken the repair of the Haci Bektas Velî Tekke of XIX. Cemtruy. Bektashism was banned in 1826. However, The repairs of Haci Bektash velî Tekke hovebeen evaluated in this article Haci Bektash Velî Tekke was not touched upan. Tekke had survived. Documents documment indicates that the Haci Bektas Velî Tekke had many repairs after banned. The importance of these documents is here. These documents prove that management’s interest not decreased to the Haci Bektash Velî Tekke after 1826.Item XVIII. Yüzyılın Başlarında Kastamonu'da Esnaf Grupları,Zanaatkarlar ve Ticari Faaliyetle(XVIII. Yüzyılın Sonlarında Kastamonu, Roza Yayınevi, İstanbul Haziran 2012, 2012) Maden, FahriItem XVIII. Yüzyılın Başlarında Kastamonu'da Esnaf Grupları,Zanaatkarlar ve Ticari Faaliyetler(XVIII. Yüzyılın Sonlarında Kastamonu, Roza Yayınevi, İstanbul, 2012) Maden, Fahri