Enver KAPAĞAN2023-04-142023-04-142015-09-01Kapağan, E. (2015). 20. YÜZYIL BAŞINDA KAZAK AYDINLARINDA ‘TÜRK’ VE. Turkish Studies (Elektronik), 10(4), 589-602https://search.trdizin.gov.tr/publication/detail/256859/20-yuzyil-basinda-kazak-aydinlarinda-turk-vehttps://hdl.handle.net/20.500.12597/8242Bugün olduğu gibi geçmişte de Türk dünyasının birliğinden korkanlar ve rahatsızlık duyanlar, Türk ve Türkistan kelimelerine yükledikleri daraltıcı anlamlarla akraba olan toplulukları birbirinden koparma ve uzaklaştırma gayretini gütmüşlerdir. Özellikle Çarlık Rusya'sı döneminde Türkistan'ın bölünmesi, Ruslaştırılması ve Hristiyanlaştırılması faaliyetleri de Türk coğrafyasının ortak bir isimle anılmasını engelleme çalışmalarının bir ürünüdür. Saldırı sahalarının en başında da coğrafi ve etnik ayrıştırma kendini göstermiştir. Bu olumsuz çalışmalara karşılık Türk coğrafyasının bir parçası olarak Kazak Türkleri de millî şuur adına ellerinden geleni ortaya koymuş ve bu şuurla Rusya'nın yayılmacı ve sömürgeci politikasına direnmişlerdir. Bu dirençte kendisinden güç aldıkları temel kavram; içerisinde tarihi, kültürel, siyasi, dini, sosyal vd. unsurları ilk ve ortak haliyle barındıran Türk ve Türkistan şuurudur. Aydınların düşünce dünyasında Türkistan, zorlu şartlardan ve büyük kavgalardan kendisine sığınılan huzurlu bir geçmiş; ümit ve beklentilerin kendisinde somutlaştığı bir gelecek tefekkürüdür. Rusların çıkarmış olduğu tüm engellemelere rağmen Kazak Alaş Orda üyeleri Türk dünyası üzerinde oynanan oyunları bozmak için hem milli, hem de birleştirici tavır takınmaktan vazgeçmezler. Ortak Türk adıyla tarif edilebilecek bu coğrafyayı, aydınlar, sadece söylem düzeyinde bir ortaklık değil eylem olarak da müşterek hareket etmeyi amaçlarlar. Bu yüzden milli benliğin korunmasında en önemli unsur olan dil üzerinde önemle dururlar. Ortak Türk dili oluşturma gaye ve düşüncelerini ifade ederler. Tüm Türk dünyası aydınları gibi Kazak sahasının aydınları da, aynı dili konuşanların aynı milliyete kültür, tarih ve şuur bakımından sağlam bir mensubiyet bağıyla bağlanacaklarını çok iyi bilirler. Bu aydınların milli ideali, özelde boyların kendi şive ve lehçelerini korumaları, genel anlamda ise bütün Türk dünyasının ortak bir dille konuşması ve anlaşması için çaba sarf etmektir. Bu ortak dil vurgusunu eserlerinde sıkça dile getirirler. Bahsi geçen dönem, şartları göz önüne alındığında 'Dilde, fikirde, işte birlik' çabalarının en yoğun yaşandığı zaman dilimidir. Haliyle Türklük ve Türk çatısı altında olsalar da çok geniş bir sahada ve çok çeşitli boylar olarak yaşayan Türk kavimlerinin kendilerine has lehçeleri mevcuttur. Bugün bizler nasıl ki bu tür çalışmalarda Türkiye Türkçesinin merkezde yer alması gayreti içindeysek, onlar da kendi lehçelerinin ön planda olmasını arzularlar. Bu noktada gözden kaçırılmaması gereken en önemli husus, bunu bir ayrıştırma ve bölme aracı olarak düşünmedikleridir. Bilakis birleştirici bir unsur olarak görmüşler ve bu hedefi taşımışlardır. Çünkü yazdıklarında bunu çok açık bir şekilde ifade etmişlerdir. Burada yüzlerce misalin içinden bir kaçını ele aldık. Bu şekilde anlatmak istediğimiz daha net olarak anlaşılacaktır. Ruslar, ortak dil konusundaki çalışmaları ve iyi niyetli teklifleri bile olmayacak yorumlarla sabote etmeye çalışarak Kazak aydınlarının ortak dil olarak Kazak Türkçesini teklif etmelerini de manipüle eder. Dahası Türk dünyası içerisinde de az olmakla beraber bu yoruma taraftar bulunur. Kısaca Kazak Türklerinin 20. yüzyılda yaşadıkları hemen hemen bütün Türk dünyası için ortak ıstırap kaynaklarıdır. Bu yaşananlar ışığında diğer Türk boylarının yaşadıklarını da belli ölçülerde anlayabilmek mümkündür. Türkistan coğrafyasında yaşanan en büyük zulüm; insanların fıtri bir ihtiyaç olan bir millete, soya ait olma şuurunun gizliden gizliye yürütülen faaliyetlerle, göz boyayan hilelerle ve açıktan yapılan zulümlerle yok edilmek istenmesidir. Zira millî şuur; içerisinde insanın zihin, ruh ve beden dünyasının ihtiyaç duyacağı her türlü gıdayı taşıyan bir kaynaktır. Bir insanın bundan yoksun bırakılması demek onda insana ait hiçbir şeyin kalmaması demektir. Özetle insan için millî şuur, var olmak ya da olmamak davasıdır. Biz de bu çalışmamızda bahsi geçen dönemde yetişip fikri ve fiziki yapıları ile asimile politikasının her adımına fiilen karşı durmuş, set oluşturmuş ve Rusların yüzyıllar boyu coğrafyada kalmasına engel olmuş Alaş Orda partisi üyelerinden müteşekkil şairlerin şiirlerinden hareketle Türkistan ve Türk kelimelerine; coğrafi, dil ve mensubiyet olarak yükledikleri anlam üzerinde duracağızturinfo:eu-repo/semantics/openAccess20. YÜZYIL BAŞINDA KAZAK AYDINLARINDA ‘TÜRK’ VERESEARCH2568595896021041308-2140