Yüksek Lisans Öğrencisi,seda yılmaz sakaRECEPOĞLU, Ergün2024-01-282024-01-28https://hdl.handle.net/20.500.12597/18787Bireyler, toplum içinde yaşayan, birbiriyle iletişim ve etkileşim halinde olan ve olması gereken varlıklardır. Doğaları gereği yaşamları boyunca bu etkileşimi gerek sosyal hayatlarında gerekse iş yaşamlarında yani bulundukları örgütlerde gerçekleştirmektedirler. Bu etkileşim eğitim bazında ele alındığında, eğitimin anlamı da amacı ve işlevine göre farklılık göstermektedir. Ancak değişmeyen tek şeyin, eğitimin insana ait bir olgu olduğudur (Saka, vd., 2020). İşte insanoğlunun bulunduğu örgüt özellikle eğitim örgütleri ise iletişim ve etkileşim boyutu daha da önem kazanmaktadır. Çünkü eğitimin kalitesi için iletişim faktörü oldukça önem taşımaktadır. Bu iletişim sürecinde hem meslektaş hem de yönetici bağlamında birçok farklı yapıda bireylerle karşılaşmak mümkündür. Bu durumda da bu iletişim sürecinin, iletişim kuramama sürecine dönüşmesi de çok da şaşırtıcı bir durum değildir. Bu noktada örgütsel sessizlik kavramından bahsedilebilir. Örgütsel sessizlik kavramı birçok sebebi içinde barındırmaktadır. Bunlardan biri olarak örgüt kültüründe yer alan diğer bireylerin mizah tarzları ele alınabilir. Günümüzde üniversitelerdeki sinerji ve atmosferin akademisyenlerin kurumlarına duydukları bağlılık, kurumu sahiplenme, kuruma karşı sorumluluk hissetme, kurumdan memnun olma, kurumda gösterdikleri performans gibi pek çok durumunu etkileyebileceği düşünülmektedir (Zengin ve Gündüz, 2019). Sebebi ne olursa olsun ancak özellikle belirli mizah tarzlarından kaynaklanan örgütsel sessizlik eğitimin kalitesini de etkileyecektir. Bu çerçevede, bu çalışmanın amacı, öğretim elemanlarının mizah davranışları ile örgütsel sessizlik algıları arasındaki ilişkinin incelenmesidir. Örgütsel Sessizlik Çalışanların herhangi bir sorun ve durum ile ilgili olarak sahip oldukları bilgi ve görüşlerini açıkça ifade etmelerinin, mevcut pozisyonlarını etkileyeceği, sorun yaratan biri olarak görülebilecekleri, öneri ya da fikirlerinin herhangi bir değişikliğe neden olmayacağına dair inançları bulunmaktadır. Bunun yanında çalışanların büyük çoğunluğu, diğerlerinin önerilerine rıza gösteren bir yaklaşım sergileyerek topluluğun fikrine uyum gösteren bir yapıda davranışlar göstermektedir. Dolayısıyla tüm bu durumlar çerçevesinde çalışanları gösterdikleri bu tip davranışlar, örgütsel sessizlik kavramı ile yerini bulmaktadır (Taşkıran,2011,s.69 dan aktaran Gökçe, 2013). Morrison ve Milliken (2000, s.707) örgütsel sessizliği, çalışanların, örgütsel sorunlar hakkındaki görüşlerini ve kaygılarını paylaşmayı esirgeme tercihi olarak tanımlamaktadır (Akt. Cemaloğlu ve Yenel, 2017). Paylaşımları esirgeme durumu olarak da tanımlanan örgütsel sessizliğin bilinçli olarak örgüttekiler tarafından yapılması örgüte çoğunlukla zararı olabileceği gibi yarar sağlayabileceği de düşünülmektedir (Uğur, 2018). Bu aşamada örgütsel sessizliğin türleri olan Kabullenici Sessizlik, Korunma Amaçlı Sessizlik, Koruma Amaçlı Sessizlik incelemeye değer görülmektedir (Martin, 2007; Martin ve ark., 2003; Romero ve Cruthirds, 2006’dan aktaran Şahin, 2018). Kabullenici sessizlik, elini eteğini çekmeye/teslimiyete bağlı olarak ilgili fikir, bilgi ve görüşlerin esirgenmesi olarak tanımlanmaktadır (Uğur, 2018). Korunma amaçlı sessizlik, daha çok korku ve endişeye dayanmakla beraber, bireyin kendini korumak için fikir, bilgi ve görüşlerini esirgemesi olarak tanımlanmakta ve birey, belirli durumlarda, farklı alternatifler olmasına rağmen fikirlerini ve görüşlerini saklamayı yapılacak en iyi yöntem olarak görmektedir (Üstün, 2017). Koruma amaçlı sessizlik, fedakarlığa veya işbirliği güdülerine dayalı olarak topluma, diğer bireylere veya örgüte fayda sağlamak için düşünce, bilgi ve görüşlerin ifade edilmemesidir (Uğur, 2018). Üstün (2017)’e göre, bu sessizlik, tamamen bireyin isteğine bağlı bir davranış olmakla beraber, örgüt tarafından dikte edilmemektedir. Diğer bir taraftan da bu sessizliğin örgütlerde yaratacağı sonuçlar bireysel ve örgütsel boyutlarda ele alınmaktadır. Çakıcı (2008)’in ifadesine göre, sessizliğin iş görenler üzerindeki olumsuz sonuçları, bireyin işyeriyle ilgili sorun ve endişelerini açıkça konuşmakta güçsüz olduğunu hissetmesi, örgüte bağlılık, aidiyet, güven, takdir ve destek duygusunda azalma, iş doyumu sağlayamama, işten ayrılma isteği şeklinde ortaya çıkmaktadır. Uğur (2008), sessizliğin örgütsel sonuçlarının ise, çalışanların fikri katkılarının kullanılamaması, sorunların hasıraltı edilmesi, olumsuz geribildirimden kaçınılması şeklinde belirdiğini ifade etmektedir. Üstün (2017), örgütsel sessizliğin beraberinde örgütsel bağlılığın azalması şeklinde de ortaya çıktığını, iş başarısını düşürdüğünü ve yeni fikirlerin ortaya çıkmasına engel teşkil etmek gibi çeşitli sorunları beraberinde getirdiğini vurgulamaktadır. Örgütsel sessizlik gerek bireysel gerekse örgütsel boyutta olsun, her şekilde örgütlerin gelişmesine ve ayakta kalmalarına engel olarak gözükmektedir. Örgütsel sessizlik teorileri olarak Fayda Maliyet Analizinde İş görenler, konuşma veya sessiz kalma kararı alma aşamasında, konuşmanın bedelinin fayda-maliyet analizini yaparlar. Öncelikle ilk ve kaçınılmaz maliyet, enerji ve zaman kaybı olarak karşılarına çıkar. Dolaylı olarak ise, imaj ve itibar kaybı, görüşünü karşı olanların misillemede bulunma ihtimali, karşıt görüştekilerin oluşturabileceği risk ve çatışmalar ve düşünceleri kabul görmediğinde duyulacak psikolojik rahatsızlıklar iş görenlerin maliyetleridir (Çakıcı, 2007). Bekleyiş Teorisi Vroom’un Bekleyiş Teorisinde; bir davranışın ortaya çıkmasına neden olan faktörler, bireyin kendi kişisel özellileri ve çevresel koşulların birlikte etkisi ile belirlenir ve yönlendirilir. Bireyin psikolojisinde dünya görüşleri, tecrübeleri, çalışacakları organizasyondan umdukları ve beklentileri vardır. Bütün bu etkenler bireyin çalışma ortamına nasıl katkıda bulunabileceğini belirler (Eren, 2003). Sessizlik sarmalı kuramında, örgütlerde sessiz kalma veya sessiz kalmama arasındaki tercih, ağırlıklı olarak gruptaki baskın görüşten ve algılanan örgüt desteğinden etkilenir. Başka bir değişle, insanlar düşünce anlamında azınlık olduklarına inandıklarında kendi görüşlerini gizleme ihtiyacı hissederler. ( Çakıcı, 2007). Kendini uyarlama Teorisi Kendini duruma uyarlama teorisi de örgütsel sessizlik davranışının ortaya çıkmasına sebep olan faktörleri açıklamak için tartışılmış bir diğer teoridir. Teorinin içeriğini temel olarak, karşılıklı girilen ilişkiler sırasında kişinin kendisini izleyerek, benlik imajını yaratması veya duruma göre kontrolünü sağlayıp düzenlemeye çalışması oluşturur (Çetindere, 2019). Mizah Kavramı Mizah, tarih boyunca felsefe, edebiyat, psikoloji, sosyoloji, eğitim ve yönetim gibi farklı disiplinlerden birçok düşünür, yazar ve araştırmacının ilgisini çekmiş ve üzerinde halen tartışılan bir kavramdır. Kökeni yüzyıllar öncesine kadar gitmesine rağmen geçmişten günümüze mizah, olumlu çağrışımlar yapan bir kavram olmuştur (Recepoğlu, 2017). Mizahı tanımlama girişimleri incelendiğinde farklılıklar görülmektedir. Mizah, kimi zaman alayın bir türü, kimi zaman gerçeğin daha farklı bir biçimde ifade edilişi veya rahatlamanın verdiği eğlencenin bir dışavurumu olarak düşünülmüştür (Karagöz, 2009). Yardımcı (2010)’a göre, mizah, hayatın komik ve anlamsız taraflarına ilişkin değerlendirme yetisidir. Mizah, noksanlıklarda ve zayıflıklarda dahi gülmenin oluşmasını sağlayabilir. Ancak mizah, insanın düşüncelerinde ilk aşamada olumlu bir perspektifte yer alsa da iyileştirici ve yaralayıcı güçleri bir arada bulundurması onu karmaşık hale getirmektedir (Oktuğ, 2019). Mizahın her ne kadar olumlu bir algı oluşturduğundan bahsetsek de olumsuz taraflarının da olduğunu, bunun da insanların davranışlarına ket vurabilme sonucu yarattığını da belirtmek gerekmektedir. Martin vd., (2003), “katılımcı mizah, kendini geliştirici mizah, saldırgan mizah ve kendini yıkıcı mizah” olmak üzere mizahı dört ayrı tarzda boyutlandırmışlardır. Bu çalışmada da kullanılacak olan “Mizah Davranışaları Ölçeği” ni geliştiren Cemaloğlu, Recepoğlu, Şahin, Daşçı ve Köktürk (2012) mizahı; “alaycı, üretici-sosyal, onaylayıcı, reddedici ve mizahi olmayan tarz” olmak üzere beş boyutta ele almaktadır. Bu boyutlardan “alaycı mizah” “saldırgan mizah” tarzı ile benzerlik gösterirken, “onaylayıcı mizah” da “katılımcı mizah” tarzı ile birbirine benzer özellikler sergilemektedir (Dinç ve Cemaloğlu, 2018). Recepoğlu (2011), onaylayıcı mizah tarzına sahip olanların gülmeye hazır olduğunu, başkalarının esprilerinden haz duyduğunu ve nadiren espri yaptıklarından bahsetmektedir. Zengin ve Gündüz (2019)’a göre, üretici mizah tarzı, bireyin diğer insanlarla olan ilişkilerini geliştirmek maksadı ile şaka, espri ve komiklikler yapması olarak ifade edilmektedir. Cemaloğlu (2017), onaylayıcı mizah tarzı, mizaha karşı olumlu bir tavır sergilemeyi hedeflediğini ifade etmektedir. Cemaloğlu vd. (2012)’ne göre reddedici mizah, mizahi tutum, söylem ve davranışları kabul etmemeyi ve geri çevirmeyi ifade etmektedir. Recepoğlu (2011), mizahî olmayan tarza sahip olanların ise zor güldüklerini, nadiren espri yaptıklarını ve diğer insanların esprilerine pek az güldüklerini belirtmektedir. Tüm bu mizah tarzları her bireyde oluşturabileceği gibi akademisyenlerde de bir takım olumlu ve olumsuz davranışların gelişmesine neden olmaktadır. Bu aşamada mizahın faydalarını ve mizahın olası zararlarını incelemekte fayda vardır. Mizah kullanımının örgütlerde bir çok dinamiği değiştireceği ifade edilebilir. Şahin (2018)’e göre olumlu mizah tarzlarını benimseyerek sosyal, psikolojik, fizyolojik ve eğitsel açıdan bir çok fayda sağlanılabilir. Diğer bir taraftan da mizahın olumlu taraflarından ziyade, bilinçsizce, ayarsızca ve düşünmeden yapılan mizahında örgütte bir çok yıkıcı yanlarının olduğu da bir gerçektir (Büyükyılmaz, 2018). Bu noktada mizahın nasıl, ne şekilde ve ne dozda kullanılığı önem arz etmektedir. Ayrıca mizahın yüzyıllar boyunca sorgulandığı ve gelişmeye, değişmeye devam ettiği görülmektedir. Bu çerçevede, genel olarak mizah teorileri “Uyuşmazlık teorileri, Üstünlük teorileri ve Rahatlama teorileri” olmak üzere üç ana kuram etrafında toplanmaktadır (Meyer, 2000; Recepoğlu, 2011). Meyer (2000) uyuşmazlık teorisinin, daha çok bilişsel süreçlere odaklandığını ve mizahın sosyal ve duygusal yönlerine daha az dikkat ettiğini belirtmektedir. Keith-Spiegel (1972), üstünlük yaklaşımının, mizah deneyiminin temelini diğer insanların aptalca hareketleri ile dalga geçmeyi, alay etmeyi ve gülmeyi oluşturduğunu ifade etmektedir. Diğer bir ifadeyle bireylerin diğer bireyler veya karşılaşılan olaylar karşısında yaşadıkları zafer ya da üstünlük duygusunun gülmenin nedeni olması bu kuramın özünü oluşturmaktadır (Akt., Recepoğlu, 2011). Rahatlama kuramına göre yaygın olan görüş, gülmenin baskılanmış duyguların aniden sergilenmesiyle ortaya çıkan bir davranış olduğu düşüncesidir (Dinç, 2018). ARAŞTIRMA SORUNLARI “Üniversitelerde görev yapan öğretim elemanlarının mizah davranışları ve örgütsel sessizlik algı düzeyleri nelerdir?” olarak belirlenmiştir. Bu probleme yanıt bulabilmek amacı ile belirlenen alt problemler aşağıda görülmektedir. Alt Problemler 1. Öğretim Elemanlarının sessiz kalmayı tercih etmeleri; a. Cinsiyete b. Unvana c. Görev süresine d. Medeni Duruma e. İdari göreve göre anlamlı bir farklılık göstermekte midir? 2. Öğretim elemanlarının benimsedikleri mizah davranışları; a. Cinsiyete b. Unvana c. Görev süresine d. Medeni Duruma e. İdari göreve göre anlamlı bir farklılık göstermekte midir? 3. Öğretim elemanlarının benimsedikleri mizah davranışları ne düzeydedir? 4. Öğretim elemanlarının örgütsel sessizlik algıları ne düzeydedir? 5. Öğretim elemanlarının örgütsel sessizlik algıları ve benimsedikleri mizah davranışları arasında ilişki var mıdır? TEZİN AMACI Bu araştırmanın amacı, Türkiye’de bulunan üç devlet üniversitesinde görev yapan öğretim elemanlarının mizah tarzlarını ve örgütsel sessizlik algılarını belirlemek, bazı değişkenlere göre incelemek ve öğretim elemanlarının mizah tarzları ile örgütsel sessizlik düzeyleri arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktır. TEZİN ÖNEMİ Eğitim örgütlerinden söz ederken öncelikle sadece okullar ele alınmaktadır. Ancak geleceğin öğretmenlerini, mühendislerini, doktorlarını, mimarlarını ve bir çok meslek alanındaki bireyleri yetiştiren yükseköğretim kurumlarını ele almak ayrı bir önem taşımaktadır. Üniversitelerin de içinde barındırdığı, öğrenci ve öğretim elemanlarının çeşitliliği düşünülünce ortaya belki de çok daha farklı ve çok daha fazla boyutu olan iletişim türleri ve sorunları ortaya çıkmaktadır. Çünkü üniversiteler farklı kültürlerden gelen, genel anlamda farklı demografik özellikler taşıyan ve çeşitliliği içinde barındıran örgütlerdir. İş hayatına atılacak bireylerin yetiştiği bu örgütlerde, öğretim elemanlarının benimsediği mizah tarzlarının ne olduğunu, bu tarzların örgütsel sessizlik algısında bir anlam taşıyıp taşımadığını belirlemek gerekli görülmektedir. Bu alanda da hem mizahı hem de örgütsel sessizliği bir arada inceleyen çalışma olmadığı için bu bakımdan araştırma önem arz etmektedir. TEZİN SINIRLILIKLARI Bu araştırma 2020-2021 eğitim-öğretim yılında, Türkiye’de bulunan üç devlet üniversitesinde görev yapan öğretim elemanlarının görüş ve düşünceleriyle sınırlıdır. YÖNTEM ARAŞTIRMA MODELİ Bu araştırma, Türkiye’de bulunan üç devlet üniversitesinde görev yapan öğretim elemanlarının mizah tarzlarını ve örgütsel sessizlik algılarını belirlemek ve bazı değişkenlere göre incelemek amacıyla yapılacaktır. Araştırma deseni, ilişkisel tarama modeli olarak belirlenecektir. “İlişkisel araştırma, değişkenler arası ilişkileri belirlemek için yapılabilir” (Büyüköztürk, Çakmak, Akgün, Karadeniz ve Demirel, 2008). İki veya daha çok sayıdaki değişken arasında birlikte değişimin mevcudiyetini ve/veya derecesini belirlemeyi hedefleyen araştırma modelleri, ilişkisel tarama modelleridir (Karasar, 2014). Buna ek olarak akademisyenlerin mizah davranışları ve örgütsel sessizlik algılarını bazı demografik değişkenlere göre incelenecektir. ARAŞTIRMA ÇALIŞMA GRUBU Araştırmanın evrenini, 2020-2021 eğitim-öğretim yılında, Türkiye’de bulunan üç devlet üniversitesinde görev yapan öğretim elemanları oluşturacaktır. Bu akademisyenlerin tamamına ulaşmak amacıyla ilgili web sitelerine bakılarak anket formlarının yer aldığı e-mail gönderilecektir. Ulaşılabilir olanlara birebir anket formu dağıtılıp veriler toplanacaktır. VERİ TOPLAMA ARAÇLARI Araştırma kapsamında katılımcı akademisyenlere Cemaloğlu, Recepoğlu, Şahin, Daşçı, Köktürk (2012) tarafından geliştirilmiş mizah tarzları ölçeği kullanılacaktır. Mizah tarzları ölçeği; alaycı mizah tarzı, üretici sosyal mizah tarzı onaylayıcı mizah tarzı, reddedici mizah tarzı, mizahi olmayan tarz olmak üzere beş alt boyuttan oluşmaktadır. Ölçekte alaycı mizah tarzı boyutunda 8 madde, üretici sosyal mizah tarzı boyutunda 9 madde, onaylayıcı mizah tarzı boyutunda 5 madde, reddedici mizah tarzı boyutunda 5 madde, mizahi olmayan tarz boyutunda 3 madde olmak üzere toplam 30 madde bulunmaktadır. Ölçek 5’li likert sistemi ile hazırlanmış olup “hiç katılmıyorum (1.00-1.80), az katılıyorum (1.81-2.60), orta düzeyde katılıyorum (2.61-3.40), çok katılıyorum (3.41-4.20), tamamen katılıyorum (4.21-5.00)” ifadelerini içermektedir. Öğretim elemanlarının örgütsel sessizliklerine ilişkin algıları belirlemek için Kahveci ve Demirtaş (2013) tarafından geliştirilen “Örgütsel Sessizlik Ölçeği” kullanılacaktır. Ölçek, “okul ortamı”, “duygu”, “sessizliğin kaynağı”, “yönetici” ve “izolasyon” olmak üzere beş alt boyuttan oluşmaktadır. Örgütsel sosyalleşme ölçeği 18 maddeden oluşan beşli likert tipi (hiç katılmıyorum, katılmıyorum, orta düzeyde katılıyorum, katılıyorum, tamamen katılıyorum) bir ölçektir. Ayrıca araştırmaya katılan öğretim elemanlarının cinsiyet, akademik unvan, mesleki çalışma süreleri, medeni hal ve idari görev değişkenlere göre bilgileri alınmıştır. İlgili ek kısmında yer alan ölçekler öğretim elemanlarına uyarlanmış şekilde uygulamaya konulacaktır. Verilerin Toplanması Araştırmada veriler “Mizah Davranışları Ölçeği”, “Örgütsel Sessizlik Ölçeği” ve araştırmacı tarafından hazırlanan “Kişisel Bilgi Formu” ile toplanacaktır. Akademisyenlerin tamamına ulaşmak için ilgili web sitelerine bakılarak anket formlarının yer aldığı e-mail gönderilecektir. Ulaşılabilir olanlara birebir anket formu dağıtılıp veriler toplanacaktır. Verilerin Analizi Araştırmada toplanan veriler SPSS programına girilerek istatistiksel analizleri yapılacakt ır. Verilerin analizinin ilk aşamasında tanımlayıcı istatistik yönteminden yararlanılarak katılımcıların demografik özelliklerine yönelik frekans ve yüzde dağılımları ile araştırmada kullanılan ölçeklerin ortalamaları çözümlenecekir. Daha sonra, toplanan verilerin dağılımlarının normalliğini sınamak için Kolmogorov-Smirnov ve Shapiro-Wilk testleri yapılacaktır. maddenin basıklık ve çarpıklık katsayılarının +2 ile -2 aralığında olduğu belirlenmiştir. Verilerin analizinde t-testi ve tek yönlü varyans analizi (ANOVA) kullanılacaktır. Ayrıca araştırmada kullanılan her iki ölçeğin birebir ilişkilerini temsil eden Pearson korelasyon katsayıları hesaplanacaktır. İstatistik işlemlerde anlamlılık düzeyi p<0.05 alınacaktır..Öğretim Elemanlarının Mizah Davranışları İle Örgütsel Sessizlik Algıları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi