Demirci, Beste2024-01-282024-01-28https://hdl.handle.net/20.500.12597/18902Vücutta yer alan ve hayati derecede önemli yapıların korunması, vücut postürünün desteklenmesi ve vücutta şekillenen metabolik faaliyetlerin sağlanmasında görev alan çeşitli mineral maddeler için depolama faaliyeti gösteren kemikler iskelet sisteminin birincil unsurlarıdır.Vücutta yer alan kemikler şekillerine göre kısa kemikler, uzun kemikler, yassı kemikler ve düzensiz kemikler olmak üzere dört başlık altında sınıflandırılmaktadır. Kısa kemiklerin enleri boylarına oranla uzun şekillenir. Uzun kemiklerin embriyolojik dönemden itibaren gelişimleri farklı merkezlerden olmaktadır. Fötal hayatta primer olarak şekillenen kemik dokusu daha sonra çeşitli mineral maddelerin kemik dokusu içerisine çökmesi sonucu sekoner kemik dokusuna dönüşür ve asıl kemik dokusunun şekillenmesini sağlar. Kemikleşme endokondral ve intramembranöz kemikleşme olarak iki farklı tipte şekillenir. Endokondral kemikleşmede fötal hayatta önce kıkırdak doku gelişir ve bu kıkırdak doku yerini pubertasa kadar devam eden bir süreç boyunca osteoblastik ve osteoklastik aktivitelerin sonucunda kemik dokuya bırakır. İntramembranöz kemikleşmede ise fötal hayatta mezenkimal hücreler bağ dokudan direkt olarak kemik dokuya dönüşmektedirler. İskeletin bir parçası olan uzun kemikler endokondral kemikleşme sürecinden geçer. Bu süreç zarfında özellikle osteoklastik aktivite sonucu kemiğin besleyici damarlarının geçmesi için foramen nutricium’ların oluşması ve kemiğe nüfus etmesi kemiğin gelişiminde önemlidir. Ayrıca bu süreç zarfında hormonal faktörler, genetik faktörler, lokal olarak üretilmiş sinyal faktörleri de rol oynar. Uzun kemikler endokondral kemikleşme sürecinde epiphysis, metaphysis ve diaphysis olmak üzere üç farklı bölümde gelişir. Bu gelişim evrelerindeki farklı kemik mineralizasyonları çeşitli klinik durumların açığa çıkmasında büyük rol oynar. Uzun kemiklerde şekillenen deformasyonlar çıplak gözle görülür bir şekilde kendini belli edebileceği gibi, çeşitli klinik muayeneler sonucunda ortaya çıkan veya gizli seyreden rahatsızlıklar da olabilir. Yapılan literatür taramasında kemiklerin farklı bölgelerinden alınan dokularda mineral madde kompozisyonuna ait herhangi bir literatüre rastlanmazken kırıkların şekillendiği kemiklerdenfemur ve humerus gibi uzun kemikler çalışmanın materyali olarak belirlenmiştir. Ön ekstremitede ve arka ekstremitede yük dağılımları farklıdır. Ayrıca humerus kırıklarının görülme sıklığı, femur kemiğine oranla daha fazladır. Mineral madde yükleri kemiklerde kırılganlığı etkileyen unsurlardandır. Bu sebeple bu çalışmada uzun kemiklerden olan humerus ve femur kemiklerinin farklı bölgelerinden alınan kemik dokularının mineral madde kompozisyonunun belirlenmesi, gelişimsel olarak farklı şekillenen bu bölgelerin ortalama değerinin belirlenmesinde etkili olacaktır. Son yıllarda kullanımı giderek yaygınlaşan Taramalı elektron mikroskobu (SEM) ile kemik dokusu 3 boyutlu olarak incelenecektir. SEM ile kemiğin substantia spongiosa, substantia compacta gibi bölgeleri, lamellar yapılar, bantsal yapılar gibi unsurları 3 boyutlu olarak ayrıntılı incelenecektir. Kemik mineralizasyonunun ortalama değerlerinin belirlenmesi kırık sağaltımında cerrahi yaklaşım modelinin belirlenmesinde, tedavi yönteminin belirlenmesinde, besin/yem takviyelerinin kullanımı konularında etkili olacaktır. Ayrıca mezbahalarda kemik unu olmak üzere değerlendirilen kemiklerin mineral madde yüklerinin belirlenmesi ileride kemik unu endüstrisinde farklı yaklaşımların oluşmasına katkı sağlayabilecektir. Çalışma sonunda elde edilen veriler değerlendirilerek gerek ulusal gerekse uluslararası literatüre katkı sağlayacaktır.Angus Irkı Boğalarda Kemik Mineralizasyon Miktarlarının Belirlenmesi